ON ALTI

474 39 9
                                    

2 gün sonra...

Annemlere mektubu yollamam üzerinden 2 gün geçmişti. Henüz bir geri yanıt alamamıştım. ya da beklediğim  gibi kalkıp gelmemişlerdi. Gelsinler de pek istemiyordum. Her ne kadar her şey yolunda gibi davransam da hiçbir şey yolunda değildi ve ben yüzleşmeye hazır değildim.

geçen 2 gün boyunca arkadaşlarım ile zaman geçirmiş geceleri ise Draco ile müzik dinleyip yıldızları seyretmiştik. Bana iyi geldiğinin farkında mıydı bilmem ama ben fark etmiştim. Onun varlığınım yanımda olması içimi huzura erdiriyordu. Bunu tabi ki ona söylemeyecektim. Diken üzerindeki dostluğumuz daha kötüye giderdi yoksa.

Jessica ise 2 gün boyunca ne yanıma gelmiş ne de karşılaştığımız zaman tek kelime etmişti. Onun böyle olması durumu daha da kötü hale getiriyordu. Bazı şeylerin artık düzelmesi gerekiyordu fakat özür dileyecek olan ben değildim. Her ne olursa olsun ben onun yanında olurken onun bana böyle davranması hiç doğru değildi. Bu yüzden annemleri bekliyordum bir davranışta bulunmak için. Umarım onlar bu duruma bir çare bulabilirlerdi.

Bugün profesör Mcgonagall ile özel dersim vardı. Kendime gelmemi bir fırsata çevirerek derslerimize devam etmemiz gerektiğini söylemişti. Daha sonra ise Snape ile dersim vardı. Son olanlar onları da alarma geçirmiş ve bir an önce beni hazırlamak istemişlerdi.

"Beth çok dalgın görünüyorsun. iyi misin?" diye soran Draco'nun maviliklerine baktım. Onunla oturmuş ağacın altında arkadaşlarımızı bekliyorduk.

"yok. Sadece akşamki derslerimi düşünüyorum . Hala bir ilerleme gösteremedim." dedim.

"Bence kendini çok kastığın için ilerleyemiyorsun ama ne zaman tehlikede hissetsen adım atıyorsun. O gece bana karşı yaptığım ya da Matteo'yu koruma iç güdün." dedi. Haklıydı ne zaman böyle olsa güçlerim beni ele geçiriyordu.

"Ama işte kontrolsüz kullandığım zamanlar onlar. Benden bağımsız oluyor. Bunu kontrol etmem lazım. Üstelik zihnim ailem tarafından korunuyor. Henüz zihinbend ile kendimi koruyamıyorum ya da zihinfend  yapamıyorum."

"Çok acelecisin. Bir çiçek 2 günde büyümez. Unutma." dediği şeye güldüm. Ona cevap vermek isterken yanımıza yaklaşan arkadaşlarımızı görünce sessiz kalmıştım. Andrew ve Draco dışında kimse bilmiyordu çünkü.

"Ne o bizi görünce sustunuz." dedi Kennedy.

"Dedikodunu yapıyorduk o yüzden." dedim gülerek. O da yalandan kahkaha atarken yanıma oturdu ve kolunu omzuma attı. Aynı şekilde Andrew, Lucas, Roni ve Nessa da gelmişti.

"Yap aşkım dilediğin gibi. Kaldır popişimi." Kahkaha atarak konuşan Kennedy'e yaklaşıp kulağına eğildim.

"Tek kalkan şey popon olsun aşkım." Gülerek geri çekildim. Yüzü biraz kızarsa da belli etmemeye çalışmıştı. Hala oturup adam akıllı ne Andrew ile ne de Kennedy ile konuşabilmiştim. Bir şeyler olduğunu hepimiz biliyorduk ama ne boyutta olduğunu bilmiyordum. Zaman bulamamıştım hiçbir şeye. Onları da ihmal etmiştim.

"Sizi seviyorum çocuklar. Gerçekten." İçimden gelerek onlara gülmüş ve söylemiştim.

Hiçbiri benden bu tepkiyi beklemiyor gibi şaşkınca bakmıştı.

"Hayırdır" dedi Blaise.

Gülerek ona baktım.

"Söyleyemez miyim Ya a-a-a" dedim.

"Söylersin tabi bitanem. Biz de seni çok seviyoruz." Dedi Andrew.

Onun bu söylemi üzerime aklıma bazı anılar düştü. O olaydan önce Andrew'la aramın açık olması. Biz hep kavga ederdik ama barışırdık. Lakin son olaydan önce benimle konuşmuyorken olaydan sonra konuşmuştu ve şu anda anlamsız bir kırıklık oluşmuştu içime.

OBLİVİATE | Draco Malfoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin