ÜÇ

884 94 37
                                    

Okuma sayısı 30'dan fazla oluyor Vote 15 yapar mıyız?

Dersler bitmiş öğle yemeği saati gelmişti. Öğlen yemeğinin son yarım saatini adını hala bilmediğim çocukla geçirmek zorundaydım ve benim aklım tamamen Draco'daydı. Bana hissettirdikleri çok garipti. Bana böyle yaklaşması da öyleydi. Ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Daldın yine güzelim. İyi misin?" Andrew'un sesiyle kendime gelirken önünde oynadığım yemeğime baktım. Herkes yanımızdaydı hep beraber oturuyorduk ama benim iştahım yoktu.

"Andrew seninle önemli bir şey konuşmalıyım." Dedim. Ondan bir şey saklayamazdım. O benim her şeyimdi. Bunu da anlatmak zorundaydım.

"Sessizlik büyüsü her derde deva." Vanessa'nın sırıtışıyla elimle alnıma vurdum.

"Öyle bir şey değil. Ciddi bir konu." Dedim. Tabiki hepsi sadece sırıtıyor bakıyordu. Draco hariç. Yüzünde bir ciddiyet bir sinir vardı. Aman ne yaparsa yapsın.

Andrew'u ikna edip oradan ayrıldıktan sonra onunla birlikte boş bir sınıfa geçtik.

"Yemeğimi böldüğüne değmesini umuyorum Elizabeth." Dedi.

"Malfoy ile 2. Aşamaya geçmiş olabiliriz." Utanarak söylemiştim. Yanaklarımın kızardığına o kadar emindimki.

"NE! YATTINIZ MI?"

Bağırınca ellerimle onun ağzını kapattım ve kafamı iki yana salladım.

"Andrew 2. Aşama diyorum sadece küçük şeyler yatmadım ve düşünmüyorum da."

Kollarımı göğsümde birleştirip onun vereceği tepkiyi bekliyordum.

"Başka insan kalmamış mıydı güzelim? Madem Malfoy istiyorsun Kennedy vardı."

Gözlerimi devirip arkamda bulunan sıraya oturdum. Daha gerçekçi cevap vermesini ya da anlamasını istiyordum. O dokunuşların bana hissettirdiklerini anlamasını istiyordum. Bir süre Andrew'un yüzüne baktığımda o da bana boş boş baktı ama en sonunda gözlerimden ne demek istediğimi anladı ve gözlerini kocaman açtı.

"Draco Malfoy'a karşı bir şeyler mi hissettin sen?"

"Sessiz olsana. Hayır öyle değil. Sadece çok farklıydı. Kısaydı ama ne bileyim normal gibi değil. Farklıydı işte." Ne diyeceğimi bilemiyordum. Her şey çok garip ilerliyordu. Vücudumun bu kadar tepki vermesi normal değildi. Ona karşı bir şey hissedemezdim. Olamazdı.

"Bebeğim yani ben seni sonuna kadar desteklerim ama bu Draco. Yani biraz daha düşün istersen."

"Andy saçmalama gidip çocuğun kollarına atlamayacağım. Zaten o başkalarının kollarına atlıyor. Sadece senden saklamak istemedim."

Andrew yaklaşıp kollarını bana sıkı sıkıya sardı ve saçlarım arasına tatlı bir öpücük kondurdu. Varlığı bana çok iyi geliyordu.

"İyi yaptın canım benim." Dedi saçımı severek. Çok uzun süre o şekilde kalmadan kollarından ayrıldım.

"Şu yeni gelen çocukla buluşmam lazım." Dedim somurtarak. Acaba çocuk hangi binaya seçilmişti. Umarım kötü bir insan değildir. Tabi kötü olsa da beni ilgilendirmiyordu sonuçta benim yapacağım tek şey ona bugün birkaç şey anlatmaktı. Bir an önce dilimizi öğrenmek onun elindeydi.

"Tamam güzelim sen git. Öğleden sonra görüşürüz." Diyerek yanağıma sulu bir öpücük kondurdu ve gitti.

Ben de hemen onun ardından boş sınıftan çıktım ve bahçeye gittim. Orada bekliyor olması lazımdı. Mcgonagall'ın dediğine göre elma ağacının altında olacaktı. Oraya doğru ilerledim. Bir tane çocuk vardı ama kim olduğunu göremiyordum. Ona doğru yaklaştığımda bana dönmesiyle gördüğümde kişiye şaşkınca baktım.

OBLİVİATE | Draco Malfoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin