YİRMİ SEKİZ

187 10 4
                                    

Uzun zamandır yaşadığım sağlık problemi nedeniyle yaşanan bu gecikmeden dolayı hepinizden özür dilerim 🤍

BÖLÜM ŞARKISI TUĞKANNIN YENİ ŞARKISI BENCE ŞU AN ELİZABETH VE DRACO'NUN İÇİNİ YANSITIYOR. DİNLEYİP YORUMLARINIZI BEKLİYORUM CANLAR

ETKİLEŞİM ÇOK DÜŞÜK ÜZÜLÜYORUM

D.M.

Elizabeth arkasını dönüp çıktığında kalbimi de tekrar yanında götürmüştü. Ona çok kızgındım ama hala bi o kadar daha aşıktım. Az önce o gelmeden önce hayal meyal hatırladığım olaylar da ondan utanmama yol açmıştı. Artık bir ölüm yiyendim ve bu kaçınılmaz gerçek beni kor gibi yakıyordu. Sevdiğim kadını öldürmeye çalışan onun elindeki güç için ona savaş açan bir tarafta olmak bana yakışan bir davranış değildi ama buna mecbur bırakılmıştım.

Eğer Elizabeth ile hala birlikte olsaydık bunu anlayabilirdi belki. Bana destek olur sarılırdı. Ben de bana verilen bu görevi onun için kullanır ona bilgi kazandırırdım fakat bu konumda değildik ve bir daha olamazdık. İçimde ona olan öfkem ise sevgimi hiçe sayıp tam karşısında durmam gerektiğini haykırıyordu ve ne yapacağımı bilemiyordum. Onun yanında olamazdım ama karşısına geçmek de istemiyordum.

Diğer bir yandan bu sıfat bana güç kazandıracaktı. Voldemort'un kazanması durumunda büyük bir zafer kazanacak babamın gözünde bir yere sahip olacaktım. Bu bana bir yandan güç veriyordu ama Kennedy bunu asla kabul etmezdi. Benim yanımdan sonra onun yanına gitmişler miydi? Bana zorla yaptıklarını ona da yapmışlar mıydı? O çok dayanıklıydı ama buna dayanamazdı. Başımdaki acıyı önemsemeden kalktım ve hızla odadan çıktım. Ben odadan çıktığımda Elizabeth odadan elinde bavuluyla çıkıyordu. Onu önemsemeden geçmek istedim ama Kennedy'nin en son nerede olduğunu biliyor olabilirdi.

"Kennedy'i gördün mü?" diye sordum ona.

"Odaya toplanmaya gidicekti." umursamazca söyledi ama sonra ciddileşti. "Bir şey mi oldu?"dedi. Tahmin etmiş olmalıydı.

"Bilmiyorum." dedim ve bir şey daha demeden ordan ayrıldım. Hızla Kennedy'nin odasına gittim. Kapı aralıktı. Kapıya tıklattım yinede. Ses gelmemişti içimi bir korku sarmıştı. Odaya hızlıca girdiğimde Kennedy bir köşeye çökmüş karşı duvarı gözleri fal taşı gibi açık izliyordu.

"Ken? iyi misin?" diye koşarak yanına gittim. Cevap vermemişti. Yanına doğru çöktüm. Gözlerini kırpmıyordu. "Kennedy. Güzelim." Diye seslendim ona. Elim omzuna doğru gitti. On sarılacaktım fakat elim değdiği an sıçramış ve çığlık atmaya başlamıştı.

"DOKUNMA BANA! BIRAK BENİ!" Odayı delip geçercesine çığlık atıyordu.

"Bitanem sakin ol lütfen." Diye sesleniyordum ona. Beni duymuyor çığlık atmaya devam ediyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum.

Ben ona ulaşamazken odaya Elizabeth girdi. Koşar adımlarla yanımıza yanaştı. Kennedy sarsılarak çığlık atmaya devam ediyordu. Ellerini kulaklarıma kapatmıştı. Elizabeth bir şey demeden elini ona doğru uzattı.

"Dokunma! İstemiyor!" Diye karşı çıkmaya çalıştım. Elizabeth yüzüme bakmadı.

"İşime karışma Malfoy!" Dedi sadece uyarıcı bir tonda. Elini yavaşça Kennedy'nin alnına dayadı ve gözlerini kapattı. Bir şeyler söylemeye başladı içinden. Dudaklarını oynatışından anlıyordum. O bir şeyler söyledikçe Kennedy çığlık atmayı kesmişti. Gözleri yavaşça kapanmıştı. Kafası yana düşecekken Elizabeth onu tutmuş ve kafasını kendi göğsüne yaslamıştı.

"Bayılttın mı?" Diye sordum. Ne yaptığını anlamamıştım.

"Acısını aldım." Dedi. Sesi ağlamaklıydı. Gözlerimi Kennedy'den ona çevirince gözlerinin kıpkırmızı olduğunu fark ettim. Yanakları da al al olmuş kendini sıkmıştı. Kennedy'nin kafası onun göğsündeydi. O dizlerinin üzerine oturmuş Kennedy'nin kafasının arkasından tutuyordu.

OBLİVİATE | Draco Malfoy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin