Akşam yemeğini yedikten hemen sonra yola çıkmıştık ve yola çıkalı bir saat olmuştu sanırsam, sakince arabayı sürüyor yan koltuğumda oturan çocuğa bakışlarımı iliştirmemeye çalışıyordum, ağlıyordu ama bakmak istemiyordum.
Ona bakınca içimin yumuşayacağından değil, onu affedeceğimden değil. Bağıracağımdan, daha fazla kalbi kırılacak ve sorumlusu yine ben olacağım. Çünkü artık anlıyorum ki bu dünya da kimse kimseyi içten sevemez, kimse kimseye kalbini armağan edemez.
Gerçek sevgiyi kimse kimseye veremez, aşk biter aşk nefrete dönüşür kin beslenir ama sevgi? Sevgi emektir, kalptir, sevince vazgeçemezsin, takılı kalmış bir plak gibi dönüp durursun, sevgi bitmez, sevgi nefrete dönüşmez, sevgi kin besletmez...
Çünkü sevgi emektir, sevgi kalpten gelen bir duygudur, aşk öyle değildir.İlk görüşte aşk? Yok öyle bir şey daha ilk saniyeden gördüğünüz birinin kalbini nasıl sevebilirsiniz Tanrı aşkına? Dış görünüşünü beğenirsiniz sadece bu beğenmeye girer aşık olmazsınız ve asla sevgi beslemezsiniz.
Sevgi kutsal bir duygudur, çok az insana rastlar, seçilmiş insanlar da denebilir tabii ki ama bazıları vardır ki sevgi onlara uğradığı hâlde farkına varamazlar. Oysa herkes sevgiyi arar sokak sokak, caddelerde arar sevgiyi insanlar, şehirlerde ararlar.
Hangi şehirdesin ey sevgim?
Söyle bana nerede olduğunu,
Haykır "buradayım!" diye...
Geleyim alayım seni kollarıma.
Sımsıkı tutayım kaçma,
Güneşin olup ısıtayım
Yağmurun olup uzun saçlarını ıslatayım.Ama aşkı aramazsınız sokak sokak, gezmezsiniz caddelerde aşkı bulmak için, şehirleri talan etmezsiniz aşk için, haykırmazsınız "aşkım buradayım!" diye.
Çünkü aşk sevgi kadar kutsal bir duygu değildir, sevgi emektir, sevgi masumdur.
Aşk boş zamandır, aşk kirlidir.Daha fazla dayanamayarak bakışlarımı yan koltuğa çevirdim, kafasını cama yaslamış tırnaklarını avuç içlerine geçiren ufacık görünen bir çocuk ile karşılaştım..
Ufak bir çocuk... Masum, çok masum bir çocuk. Masum ama hayatın onu kirlettiğini bilmeyen bir çocuk. Gözümde, kalbimde hep masum kalacak olan o çocuk...
Direksiyonu olabildiğince sıkıp parmaklarımın bembeyaz olmasını sağladım, çıldıracaktım.Eve varana kadar deli olup çıkacaktım ben, bırakamıyorum. Bırakamıyordum düşünmeyi yapamıyordum. Ani bir hareket ile sağa çektim ve arabayı durdurdum, arabanın durmuş olduğunu fark ettiğinde kızarmış gözlerini bana çevirdi...
Ürkekti bakışları, sanki ona bağırmamdan korkar gibi, sanki ona bakarsam karşımda eriyip gidermiş gibi..."Jimin..." Sesim ağlar gibi çıktığında daha fazla sabır edemez mişim gibi geliyordu, daha fazla dayanamaz gibi.
Gözleri açıldı sanki diyecek olduklarım çok önemli bir şey gibi pür dikkat bana bakmaya başladı, kalbim parçalandı o an. İlk defa kalbim attı sanki, ilk defa kalbimin attığı anda parçalandı kalbim...
Tuzla buz oldu kalbim, dağıldı. Parçaları savuldu bir yerlere ama göremiyordum."Gel, gel kollarım arasına ve bir daha çıkma..." O an ikimiz birlikte ağlıyorduk, cümlem bittiği anda büyük bir hıçkırık çıkıp gitmişti dudaklarım arasından, o ise zaten ağlıyordu ama sözlerim ile daha da şiddetlenmişti.
"Gel hadi." Beklenti içerisinde kollarımı iki yana açmış bana sarılmasını bekliyordum, bana dokunsa alev çıkaracak gibi bakan gözlerim gitmiş yerine bana dokunsun, bana sarılsın diye yanıp tutuşan kalbim oluşmuştu.
Artık kendini tutamaz bir hâlde kollarım arasına girmiş bağırarak ağlamaya başlamıştı, ipek gibi olan saçlarına minik minik öpücükler kondururken aklım bunun doğru olmadığını beynimin içini karıncalandırarak anlatmaya çalışıyordu ama nafile... Kalbim çoktan bu çocuğa yenik düşmüştü, kalamazdım ayrı. Yapamadım, yapamazdım...
"Güzelim benim... Benim bebeğim, benim.." ona kanıtlamak ister gibi değil de... Kendime anlatmaya çalışır gibiydim, kendimi kabullendirmeye çalışıyordum. Geri dönmemek adına kabullenmek istiyordum, bırakmamak, adımlarımın geri dönmemesini sağlamak adına...
"Sevgim, güzel sevgim, güzel kalbim..." Ağlayışlarımız daha da fazlalaştığında saçlarına binlerce öpücük bahşetmiştim, o ise sımsıkı sarılıyordu ondan büyük olan bedenime. "Nasıl yaparsın bunu!" Diyordu aklım "vicdan azabı çektiğini biliyorum ama bu kadarı da değil!" Diyordu aklımın her bir köşesi ama kalbim...
Kalbim farklı şeyler söylüyordu, "güzel kalbimiz.." diyordu benimsiyordu kalbim onu 'kalbimiz' diyordu, bırakmak istemiyordu artık...
"Özür dilerim, çok özür dilerim affet." Göğsüme yüzünü gömmüş sesi boğuk çıkmıştı ama oldukça net duymuştum dediklerini, affetmiştim çoktan. Aklım affetmese de kalbim çoktan affetmişti...
Hem aklım kim oluyordu kalbim dururken ortada? Kalbimi yeni yeni hissederken, kalbimin attığını yeni yeni fark ederken aklımın yeri neydi bu hikayede?
Benim artık ailem vardı, artık kimsesiz değildim ben. Aile olacaktım, ailem olacaktı...
"Affettim sevgim, affettim benim güzel kalbim." Burnumu saçlarına sürtüp sürekli kokusunu almaya çalışıyordum, yavaş yavaş ikimizde sakinleşirken beni sımsıkı tutan kolları gevşemişti. Kaşlarımı çatıp kendimi ondan uzaklaştırdığımda uykuya daldığını gördüm.
Gülümsedim... Gülümsemeyi öğrendim bugün, kalbimin deli gibi attığını öğrendim ben bugün... Bana öğretti bu çocuk.
"İyi geceler güzel sevgim." Oturduğu koltuğu biraz arkaya yatırıp üzerini kendi ceketim ile örttüğümde arabayı tekrar çalıştırıp yola çıktım, gece olduğu için yol çok kalabalık değildi bu yüzden orta bir hızda ilerliyordum. Sonuçta acelem yoktu, sevgim yanımdaydı kalbim yanı başımdaydı. Yetişecek hiçbir yerim yoktu sonuç olarak.
Çok seviyorum diyorsun.
Çok seviyorum soğuk havaları, ama neden rüzgar estiğinde ceketini giyip ona sığınıyorsun?Biliriz bizde.
Soğuk havaları seviyorsak ceketimizi çıkarmayı, soğuk havaya katlanmayı.
Seviyorsak güneşi katlanırız yanmaya.
Seviyorsak seni katlanırız sana, yakarız uğruna her bir santimini dünyanın.
İnkâr etmeyiz, severiz, kabulleniriz...Kısa bir bölüm oldu kabul ama güzel oldu şimdi :')
Aslına bakılırsa bölümü yazmaya başladığım anda hiç bu noktaya getirmek istemiyordum aşırı olaylı ilerleyecekti ama bir anda bunları yazarken buldum kendimi, tamamen kalbimden geçenleri yazdım her hangi bir yerden alıntı yapmadım sözcüklerimde. Yazdığım her bir kelime bana ait...
Kalben, cem adrian, yedinci ev, sena şener, teoman oldukça sevdiğim sanatçılardır. Bayılırım şarkılarına hep kendimi görürüm bu yüzden iki bölümdür içimden gelen şarkıları medyaya koyuyorum umarım dinliyorsunuzdur bölümler ile biraz bağdaşıyor.Nasıldı? Beğendiniz mi?
Artık sövmezsiniz demi jungkook'a diyeceğim de birazcık daha kaos ve soğuk hava dalgaları olacak :(
Görüşmek üzere! 💘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
touch//jikook
FanfictionBdsm "Soyun, bekliyorum" tekrar karşıma geçip kollarını göğsünde bağladığında kafasını yana yatırarak beni izliyordu, oturduğum yerde üzerimde ki kazağı çıkarıp yere bıraktım ayaklanıp üzerimde kalan bütün parçaları çıkardığımda onları da yerde dura...