otuz

2.4K 143 159
                                    

Bu bölümü biraz uzun tuttum, bu yüzden biraz fazla yorum isteyebilir miyim? Çünkü hak edilen değeri tam olarak alamıyor ve sınır koymayı düşünüyorum.




Jungkook gözlerini güçlükle açtığında sabah güneşinin simsiyah perdelerin arasından geçmeye çalıştığını fark etti, bir süre öylece tavanı izledi. Hâlâ daha uykusunu tam olarak alabilmiş değildi, ama bugün dosyaları bitirmesi gerekiyordu. Ardından da şirkete gidecekti gece de mekana uğraması gerekiyordu.

Banyoya girip yüzünü yıkadı ve belirsiz bir zaman süresince aynada ki yansımasını izledi, çökmüştü resmen ama fark edilmemesi için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyordu. Jeon Jungkook çökmüş bir hâlde olamazdı, tekrar aynı çaresizlikte görünemezdi.

Odasına geri döndüğünde yatağın üzerine oturdu ve karşı duvarı izlemeye başladı, bomboş duvarı yarım saat boyunca izledi...

Gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı ve gömleğini üzerine geçirdi, pantolonunu da giyip kemerini sıktığında saçlarını el yordamı ile düzeltip odadan çıktı, aşağıya indiğinde mutfak masasında oturmuş kendisini bekleyen çocuğu gördüğünde o an gözünün önünde canlandı resmen. Saniyesi saniyesine karşısında oynuyordu o anlar.



...

"Neden öyle duruyorsun?" Jungkook kızgın çıkan sesi ile karşısında oturan küçük çocuğa baktı, niye çekingen bir hâli vardı. Oldukça çekingen bir hâli vardı doğrusu, yemek yemiyordu ama masaya oturuyordu. Bir hafta geçmişti eve geleli niye böyle yapıyordu? Alışamamış mıydı yoksa hâlâ.

"Cevap ver." Elinde ki çubukları sertçe masaya bıraktığında dişleri arasından konuşmuştu, çocuk cidden bu eve geldiğinden beri yemiyor içmiyor, konuşmaya tenezzül bile etmiyordu. Tanrı aşkına! Neydi bu sitemleri.

"Uykum var." Jimin'in sesini ilk kez duyması ile şok olmuş kaskatı kesilmiş gözlerine bakan gözlere bakıyordu, elâ gözleri çok güzeldi. Neden saklıyordu gözlerini? Bir haftadan sonra ilk kez konuşmuş, ilk kez bakmıştı gözlerinin içine. Uykulu olduğunu da fark etmişti, fakat siniri geçmiş değildi. Bir hafta sonra cidden konuşmak da neyin nesi oluyordu? Bir an için dilini yuttuğunu düşünmüştü.

"Yemeğini ye, ondan sonra uyursun." Jungkook geç geldiği için eve akşam yemeğini de oldukça geç yemişlerdi, evde ki otoriteye uyması gerektiğini sıkı sıkı anlatmıştı, eğer uymazsa kapı dışarı edileceğini de söylemişti. Tabii ki böyle bir şey yapmayacaktı, sadece korksun istemişti.

Jimin sonunda eline çubuklarını alıp önünde ki yemeğini yemeye başladı, açlığından hızlı hızlı yemek istese de karşısında ki koca adama karnı açmış gibi görünmek istemiyordu.

Daha on beş yaşında bir çocuktu, karşısında ki adam ise yirmi yaşında... Eve geldiğinden beri gözlemlemeye çalışıyordu hareketlerini, çok sert birisiydi ona göre. Taviz vermeyen acımasız birisiydi, ama bunlar Jimin'in çok hoşuna gidiyordu. Kendisine bağırmasını ve kızmasını çok seviyordu. Sanki kalkıp öldürecek miş gibi bakması bile oracıkta erimesini sağlayabilirdi bu çocuğun.

Çok küçük olsa bile hoşlanıyordu bu adamdan, ama eğer o bilseydi kahkahalar ile gülerdi kesin. Aralarında çok yaş vardı, hem o çok yakışıklı birisiydi asla ama asla Jimin'e bakmazdı.

Bunu düşününce yüzü düşüyordu, depresifleşiyordu aniden. Aç olan karnı sanki her saniye yemek yiyormuş gibi doyuyordu, dayak yemiş gibi acı çekmeye başlıyordu. Hoşlantı diyebilir miydi hâlâ bu hislere?

Onunla uyumayı çok isterdi, ona cidden sarılmayı hayal etmeyi bir türlü aklından çıkaramıyordu. Böyle bir şey yaparsa da evden gönderilirdi belki de, öyle söylemişti ama bu kuralları bile sevmişti.

touch//jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin