kırk üç

1.5K 90 23
                                    

Yorum ve oy yoksa bu son bölüm diyor kuşlar, ne yapacağız? :(









"Kahvaltı yapmadan önce, seni biraz daha öpmek istiyorum." Birbirlerine gülümseyip tekrar bir öpüşmenin içine girmişlerdi, artık birbirlerine doymaları imkansız gibi görünüyordu.

Kahvaltılarında birbirlerini izleyerek bitirmişlerdi, konuşmamışlar sadece gözleri ile birbirlerine anlatmışlardı.
İkiside bundan sonra her şeyin çok farklı olacağının farkındaydı, ve bu yaşadıkları anların da çok özel olduğunun. Sanki yeniden doğmuş gibi hissediyordu ikiside, bu duygu paha biçilmez bir duyguydu...

"Akşam bir davet yemeği var, gitmek zorundayım şirket için. Seni tek bırakmak istemiyorum, sende gelmek ister misin?" Jimin yeni Jungkook'a alışırken biraz şaşkına döneceğe benziyordu, ama çok sevmişti bu adamı.

Bir şey yaparken ondan izin istiyor, fikirlerini alıyor ve daha nicesini yapmaya hazırlanıyordu.

"Eğer senin için sorun olmayacaksa ben senin ile her yere gelirim sevgilim..." Sevgilim kelimesini tadını çıkara çıkara söylemişti. Tanrı dualarını kabul etmiş, aşık olduğu adam ile aynı duyguları paylaşmaya başlamışlardı, Jimin daha ne isteyebilirdi ki şu evrende?

"Hep böyle sevgilim diyeceksen sana hayır demem imkansız gibi duruyor. Sana doyamıyorum, nasıl sabrettim anlam veremiyorum kendime. Karşımda oturuyorsun, bir adım atsam yanındayım ama özlemden ölecek gibi hissediyorum." Jungkook ise kendine alışmaya çalışıyordu, yeni Jeon Jungkook duygularını artık saklamıyor ve dışa vuruyordu.

Böylesi daha iyiydi onun düşüncelerine göre, çünkü içinde tutarsa Jimin ne hissettiğini anlamayacak ve anlaşmazlıklar olabilecek dereceye gelmemeliydi. Doğru kararlar vermeye gayret ediyordu.

"Bir kaç ay önce ki Jeon Jungkook ile karşımda ki Jeon Jungkook çok farklı biliyor musun? İyi bir farklılık bu. Bayılıyorum sana, ölüyorum. Nasıl tarif edeceğimi bilmiyorum, seviyordum evet ama sanki sen sevince daha da arttı duygularım. Nasıl başa çıkacağım senin ile, sana olan aşkım ile. Başkalarının gözleri değse ateşe veririm dünyayı, ne yaptın bana. Hipnotize oldum resmen." Karşısında oturan adam ağlayacak gibiydi, bu çocuk neler söylüyordu böyle. İçine katmak, bir daha da çıkarmak istemiyordu onu.

"Jimin... Ben seni öyle çok seviyorum ki, gittiğin günden beri kendimde değilim. Ruh hastasına dönüştüm resmen, gözümü kapatsam sen, açsam yine sen. Yüz hatlarını unuttum. Nasıl korkunç bir şey biliyor musun? Tanrım delirecektim, yüzünü unuttum. Nasıl unuturum, nasıl silerim zihnimden melek yüzünü. Bir saniye ayrılmak istemiyorum senden, sanki yeni tanışmışız gibi hissediyorum. Oysa yıllar oldu..."

"Aşkım, birtanecik aşkım benim. Biz yeni tanıştık zaten, bırakma beni, ayırma bir saniye bile yanından. Elini tutmazsam, öpemezsem seni veba olacak gibiyim. Asıl ben senden nasıl ayrı kalacağım söyle? Nasıl seviyorum o gözlerini haberin var mı, nasıl aşk ile bakıyorlar bana. Kafayı yedirtiyor o gözlerin, sığamıyorum kendime. Sana taşmak istiyorum."

"Aşkıım..." Bu kelime ve diğer bütün sevgi kelimeleri Jungkook için çok yeniydi, alışması zaman alacak gibi değildi, çünkü kendisi de Jimin gibi taşmak istiyordu. Her bir yanları sevgi ile dolsun istiyordu, nasıl seviyordu böylesine anlam veremiyordu. Anlam vermek içinde uğraşmıyordu. Öyle bir sevgiydi, düşünmeden, sonraki adımı planlamadan atıyorlardı. Gerçek sevgiydi bu.

"Gel yanıma, sana sımsıkı sarılmak istiyorum." Jimin sandalyesinden fırlarcasına kalkıp Jungkook'un kucağına oturdu ve dudaklarına yapıştı. Bu dudaklardan daha fazla ayrı kalamıyordu, ancak yarım saat. Fazlası öldürüyordu. Nasıl öpmeden duracaktı onu da bilmiyordu.

touch//jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin