yirmi beş

2.7K 143 44
                                    

"Sen tam bir sürtüksün, biliyorsun değil mi?" Mutfak tezgahının üzerinde oturan jimin'in göğüs uçlarını parmak uçlarında sıkıştırıp Jimin'in acı acı inleyişini izliyordu ve bu ikisine de çok kötü zevk veriyordu...

"Senin sürtüğün mü?" Jimin zar zor dişleri arasından konuşmuş Jungkook ile göz teması kurmaya çalışmıştı, ama Jungkook'un göğüs ucunu aniden çekmesi ile kafası geriye düşmüş tezgahın kenarlarına sıkı sıkıya tutunmuştu.

"Dilin de uzamış bayağı ha?" Jungkook bundan keyif alır bir şekilde konuşmuş çocuğun ince kazağını yakasından yırtarak kenara atmıştı, fazlalıklardan nefret ediyordu..

"Hm dilimi emerek kesmek mi istiyorsun?" Jimin ortamı daha da kızıştırmak için onun zıttına cevaplar veriyordu, bile bile yapıyordu.

"Seni bu gece öyle pişman edeceğim ki, bir daha böyle işlere kalkışamayacaksın." Dişleri arasından sinirle konuşmuş ellerinden birini Jimin'in boğazını sıkmak için kullanmıştı, diğer eli ise Jimin'in elinin yanında tezgahın kenarında duruyordu.

Dudaklarını boyun girintisine yaklaştırıp emmeye başladı, yarım saat kadar boyun girintisinde oyalanıp dudaklarına yöneldi.
O dolgun dudaklar bir çıkabilseydi aklından keşke...

Jimin dudaklarını öylesine ısırıyordu ki diş izleri çıkmıştı büyük ihtimal, Jungkook jimin'in bu görüntüsüne bile defalarca gelebilirdi.

"Seni kendim ile delirteceğim bu gece..." Dudakları üzerine gözlerinin derinine baka baka fısıldamıştı, dudaklarını birleştirmeden önce Jimin adamın tahrik dolu sesine inlemiş, Jungkook'un daha da hırslı bir şekilde öpüşmesini sağlamıştı.

Jungkook bir yandan Jimin'in boğazını sıkıyor bir yandan ise onun ile öpüşmeye çalışıyordu, Jimin'in de nefesini kesiyordu anlayacağımız üzere...

Jimin zar zor iri bedenin üzerinden attığında öksürükleri arasından derin nefesler almaya çalışıyordu, ama farkında değildi. Gece uzundu ve bu gece hiç bitmeyecekti.

"Hemen çalışma odasına çık." Jungkook dişlerini gıcırtarak konuşmuş sinirini resmen bütün şehire belli etmişti, bu kaç kilometre öteden bile bilinirdi. Çok sinirliydi, Jimin'in ne ara Jihoon ile bu kadar yakınlaştığını düşünüp duruyordu, 'seni özledim' diyecek kadar ne geçmiş olabilirdi aralarında?

Tüm siniri Jihoon'a bile değildi, Jimin nasıl kendine zarar verirdi? Nasıl yapabilirdi böyle bir şeyi, onu hayattan koparmaya yetecek kadar kötü kalpli birisi miydi kendisi? Çok mu eziyet etmişti ona, böyle olsun istememişti. Kimse istemezdi kendi yüzünden bir şeyler olsun, ama oluyordu işte biz bunu durduramazdık ki...

Öfkesi Jimin'e de değildi, kendisine olan bütün sinirini o çocuktan çıkarmak istiyordu. Nefret ediyordu ondan, her şeyden nefret ediyordu, iğreniyordu bütün bu dünyadan. Onu kimse sevsin istemiyordu ama burnunun dibinde ki çocuk ona çok aşıktı ve o ne yapacağını bilmiyordu, korkuyordu. Zamanında yaptığı cahillik yüzünden bu çocuğun onu bırakmasından korkuyordu, ona bağlanmaktan çok korkuyordu.

"Sikeyim böyle işi." Sinir ile kapıya bir yumruk geçirmiş ve yukarıya hızlı adımlar ile çıkmış çalışma odasına girmişti, koltukta oturan çocuğa göz atmış elleri ile oynadığını fark etmişti. İstemiyordu, ona dokunmak istemiyordu.

Büyük dolaba ilerlemiş içerisinden uzun süredir elini bile sürmediği oyuncaklardan bir kaçını seçmişti, arkasına dönüp çocuğa baktığında Jimin kaşlarını çatarak adamın elinde ki oyuncaklara bakıyordu. Bu gece en uzun gecelerden birisi olacaktı cidden...

"Gel buraya." Adamın komutu ile çocuk oturduğu koltuktan bir hışım ile kalkmış kendinden uzun ve yapılı olan bedeni süzmüştü, Tanrı onu yaratırken çok emek vermişti ve oldukça zaman tanımıştı..

touch//jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin