SELAMLAAAR!!
Jungkook'un yanında konu mankeni gibi dolaşıyor gittiği masalarda bir kaç dakika durup insanlar ile konuşuyor bazıları bana da hâlimi hatırımı soruyorlardı.
Birazdan ise davet yemeği yenilenecekti herkes kendine ait masasına oturacaktı ve sanırım Jeon'lar olarak sadece ikimiz vardık. Arka fonda sakin bir şeyler çalıyordu ve ortam öyle boğucuydu ki uykum geliyordu.
"Bebeğim, iyi misin? Solgun görünüyorsun." Aslında bir şeyim yoktu sadece ortamın havası beni baymıştı ve ağır parfüm kokularının birleşimi iyice midemi bulandırmıştı, Jungkook'un kokusunu koklamak istesemde alenen her şeyi ortaya dökmüş olacaktık.
"Parfüm kokuları biraz rahatsız etti beni." Yüzümü buruşturup ona baktığımda kıkırdayıp belimi okşamıştı. Küçük temaslar... Beni öyle çok etkiliyordu ki.
"Bay Jeon böyle buyurun." Herkesin masası için ayrı ayrı görevlendirilen garsonlar konukları masalara yerleştiriyorlardı, herkes kendi masasına yerleştiğinde masamızda iki servis fazlaydı.
"Biz sadece iki kişiyiz." Jungkook sert bir bakış attığında garsonun eli ayağına dolanmış ne diyeceğini şaşırmış gibi duruyordu, ki onun bir şey demesine kalmadan anlamıştık iki servisin neden fazla olduğunu.
"Davetler olmasa oğlumu göremeyeceğim yahu!" İçimden binbir türlü lanet okurken kafamı yerin dibine sokmak istiyordum. Çünkü Jungkook'un üvey kardeşi Jihoon ve babası bizim masamızda oturuyorlardı.
Jungkook'un anlatımı ile;
Masamıza oturduğumuzda fazladan servis açıldığını görmüştüm ve garsona tam niye olduğunu sorduğumda asıl sebebini anlamıştım.
"Davetler olmasa oğlumu göremeyeceğim yahu!" O adamın iğrenç sesini işittiğimde bile daha fazla gerilmiştim, Jimin ile aramızdaki sorunu halletmiştik ve bunu geride bırakmıştım. Şimdi ise kafayı yemek üzereydim, çünkü Jihoon'da buradaydı.
"Merhaba abicim." Sesindeki iğneleyici ton onun yakasına yapışmam için daha fazla sebepler sunuyordu bana.
"Jimin nasılsın?" Gözlerimi yanımdaki çocuğa çevirip baktığımda cevap vermek istemediğini anlayabiliyordum. Çünkü o da gözlerimin içine bakıyordu ve ben daha fazla bulunamazdım bu ortamda.
"Gitmemiz gerek, size afiyet olsun." Kalkıp Jimin'i de kolundan tuttuğum sırada Jihoon'un sesini duymam bir olmuştu.
"Jimin bazı şeyleri tekrarlamalıyız bence." Çocuğun kolunu bırakıp yerime geri oturdum, öne doğru eğilip sözlerimi sıralamaya başladım.
"Leş oğlunu al ve git yoksa ikinizide burada rezil etmekten asla geri kalmam." Jihoon olabildiğince daha da sırıtmaya başlamış ve o adam ise umursamazca gülüp geçmişti.
"Üvey oğlun ile ilişkin olduğunu bilmeli yani herkes öyle mi?" Jimin'in korku dolu bakışları beni bulduğunda onu sakinleştirmek adına elimi bacağına atıp hafifçe sıktım.
Korkusunu anlayabiliyordum, annesi ile olan hiçbir konuyu anlatmayacaktım kimseye ve dolayısıyla asıl konu anlaşılmayacaktı. Herkesin ağzından birer laf çıkacak ve moralini bozacaktı.
Jimin hassas bir çocuk ne kadar güçlü görünse de naifliğini her zaman içinde saklıyordu. Saatler öncesinde ettiğimiz kavga çok saçmaydı, bunu biliyordum ama anlık bir öfke ile kafam karışmıştı.
Onu haklı buluyordum, zamana ihtiyacımız vardı, ilk önce birbirimize iyice alışmalıydık ilişkimiz açısından. Sonra ise herkes bilebilirdi, kimseye bir şeyleri açıklamak zorunda değildik, birbirimizi seviyorduk ve bu kadardı. Ne öncesi ne sonrası önemli değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
touch//jikook
FanfictionBdsm "Soyun, bekliyorum" tekrar karşıma geçip kollarını göğsünde bağladığında kafasını yana yatırarak beni izliyordu, oturduğum yerde üzerimde ki kazağı çıkarıp yere bıraktım ayaklanıp üzerimde kalan bütün parçaları çıkardığımda onları da yerde dura...