1/11| Paket biziz!

38 6 0
                                    

Yavuz, en son telefonun bulunduğu antreye gelip etrafa şöyle bir göz atmış, sonra da elindeki son böceği duvardaki tablonun arkasına yapıştırmıştı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yavuz, en son telefonun bulunduğu antreye gelip etrafa şöyle bir göz atmış, sonra da elindeki son böceği duvardaki tablonun arkasına yapıştırmıştı. Yeşim ise elindeki yanık ekmeklerin kokusu sebebiyle onları kendisinden uzak tutup bir yandan da bir köşede bulduğu sandığın içini tek elle kurcalamaya çalışıyordu. Ara sıra da önünden geçip giden Yavuz'a bakıyordu ama ne yaptığını anlayamıyordu. Sadece tablonun arkasından bile bir şeyler arayacak kadar paranoyak biri olduğunu düşünüyordu.

Yavuz, bulundukları yere tekrardan göz gezdirirken matkabın sesi beklenmedik bir anda susmuştu. Adamın aşağıya inme durumu göz önüne alınınca Yeşim ile göz göze gelen Yavuz, hemen yanına gitti ve birlikte sandığı eski haline getirdikten sonra Yeşim'in elini tuttuğu gibi onu salona getirerek kapı kapanma sesi eşliğinde koltuğa oturttu. Kendisi de hemen yanına oturduğunda Yeşim, ekmeklerden birini eline tutuşturmuş; Muhittin'in de merdivenden inerken ki adımları kulaklara çalınmaya başlamıştı.

Muhittin, aşağıya inip salona girdiğinde Yeşim ile Yavuz'u birbirlerine aşık aşık bakıp tostlarını yerken bulmuş ama bu halleri önceki inandırıcılıklarını maalesef korumaya yetmemişti. Adam yanlarına doğru giderken ellerindeki ekmeklere bakıp; "Yanık mı onlar?" deyince Yavuz, ekmeklerin ne halde olduğunu bildiğinden hemen durumu kurtarmak adına kolunu Yeşim'in omzuna atarak; "Nişanlı çiftlerin ateşi, tostları hep yakar." diye bir savunma yaptı ama bu savunma Yeşim'den yediği dirsekle son buldu.

Muhittin, tam karşılarına oturduğunda iki genci tedirgin edici şekilde göz hapsine almıştı. Bunu fark eden Yeşim ve Yavuz, oturdukları yerde bir türlü rahat edememişti. Aslında bir an önce buradan ayrılmaları gerekiyordu çünkü mesajı gönderen kişi neden hala Kelebek'e ulaşmadığı konusunda Muhittin'i arayabilir o da rahat konuşmak için yine üst kata çıkabilirdi. Bunun olması demek dinleme cihazlarını boşuna yerleştirmiş olmak ve bu konuşmaya da şahit olamamış olmak demekti.

Yeşim, yine bir şey bulamadık diye içinden dert yanarken; Yavuz, hemen oturduğu yerden zengin kalkışı yaparak; "Bizi evinizde ağırladığınız için çok teşekkür ederiz. Biz artık gidelim." dedi. Muhittin de yerinden kalkıp; "Ne bu acele gençler? Hava güzel, bahçede oturur çay kahve içerdik." demesiyle Yavuz bir garip oldu. İlk başta huysuz, çekilmez biriydi. Yok, çimenlere o koca ayaklarınla basma demeler, yok zahmet olacaksa git tostu sen yap demeler... Tüm bunları diyen o değilmiş gibi şimdi şaşırtıcı bir şekilde mülayim davranıyordu. Gerçi bunu laf olsun diye de demiş olabilirdi açıkçası. Bu adamdan her şeyi beklerdi, onca şeye şahit olduktan sonra.

Yeşim'in adamı konuşturabilmek için bu teklifi fırsat bilip; "Çok isteriz!" demesi Yavuz tarafından bozguna uğratılmıştı çünkü o, Yeşim'in aksine buradan çıkma istediğinde olduğu için bu sözü; "Yani çok isterdik ama bizim artık gitmemiz gerek. Biz sizi daha fazla rahatsız etmeyelim!" diye düzeltmişti. Yeşim niye böyle aptalca bir şey yaptığına anlam verememişti. Henüz doğru düzgün bir şey öğrenememişken, adam da onları evlerinde ağırlamaya devam etmek istiyorken hangi akla hizmet gitmemiz gerek diyordu gerçekten anlamıyordu. Yavuz'un aklında hangi tilkiler geziniyor bilmiyordu ama Yeşim'in, bu adamı konuşturmadan şuradan şuraya gitmeye pek niyeti yoktu. O kadar ayılma bayılma numaralarını boşuna çekmiş olamazdı herhalde!

72 SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin