1/3| Bir adam arıyorum. Adı Reha Acar...

160 12 17
                                    

Yeşim, yeniden barmene döndüğünde resmi kaybetmenin verdiği sinir bozukluğuyla hiç lafı evirip çevirmeden; "Ben birini arıyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yeşim, yeniden barmene döndüğünde resmi kaybetmenin verdiği sinir bozukluğuyla hiç lafı evirip çevirmeden; "Ben birini arıyorum." dedi ama adam da elindeki boş bardağı kızın yüzüne baka baka silip yerine bıraktıktan sonra gülümseyerek tezgâhı silmeye başladı. Yeşim, neden bir şey söylemediğini anlayamamıştı. Bu barmene de sinir olmaya başlamıştı. Tezgâha biraz daha yaslanıp sorusunu yineledi.


"Bir adam arıyorum. Adı Reha Acar..."

"Sen bir şeyler iç bende o sırada hafızamı yoklayayım."


Adamın imalı tavrı sebebiyle etrafa bakınan Yeşim, üzerinde beş kuruş para olmadığı için huzursuzca elindeki kâğıdı sıksa da yine de mecburiyetten; "Tamam o halde fazla çarpmayanından olsun." dedi. Burada işler böyle yürüyordu herhalde. Keşke Yavuz'u hemen göndermeseydi. Para vermeden nasıl çıkacaktı ki buradan?


Barmen, artistik hareketlerle renkli bir kokteyl hazırlayıp kızın önüne koyduktan sonra; "Reha Acar mı demiştin?" diye sordu. Yeşim, hızlı hızlı başını salladığında diğer müşteriyle ilgilenmeye başlayan barmen de işi bitince ağzındaki sakızı çıkarıp tezgâh altına yapıştırarak Yeşim'e doğru uzandı. Yeşim, refleksle geri çekilirken adam; "Kimsin sen güzellik? Neden arıyorsun bu adamı?" diye sorup bir cevap vermesini beklemeye başladı. Yeşim, bildiğini de unutmuş adeta tutulup kalmıştı.


Birkaç hafta önce izlediği filmi hatırlayıp oradaki karakterin verdiği cevabı ürkek bir tavırla vererek; "Bende önemli bir emaneti var. Onu verip sonra da kendi yoluma bakacağım." dedi. İçinden umarım aynı filmi o da izlememiştir diye geçiriyor, bu da adama bakarken belli etmemeye çalışsa da gerilmesine neden oluyordu.


Adam, kızı şöyle bir süzdükten sonra; "Bekle!" deyip içeriye girince Yeşim de bu kadar kolay olacağını düşünmediğinden rahatlayarak önündeki kokteylden bir yudum aldı. Aldığına alacağına da pişman olmuş, yüzünü büzüştürerek bardağı ileriye itip kendisinden uzaklaştırmıştı. Adam gelene kadar bardaki insanları izliyor, bir yandan da Yavuz'un bahsettiği kumarhaneyi düşünüyordu. Sahi, oraya elini kolunu sallaya sallaya nasıl girecekti ki? Bir yerlerden gösterişli bir kıyafet bulmalıydı ama öncesinde o kıyafet için başka bir yerlerden de para bulmalıydı.


Bunları bu kısacık zamanda nasıl yapacağını düşünüp başını ellerinin arasına aldığı sırada adam da geri dönmüştü. Yeşim, olduğu yerden doğrulurken adam beklenmedik bir şekilde; "Bahsettiğin adamı tanımıyorum." deyip önüne de almasını ima ederek bir peçete bırakmıştı. Ancak Yeşim aldığı cevap sebebiyle adama bakıp kalmıştı. Hayır ne diye o zaman beklemesini söyleyip içeri gitti ki? Tanımıyorsa tanımıyorum desin ne diye oyalıyordu? Zaten bu kısıtlı zamanı bu beş parasızlıkla nasıl kullanacağına dair bir fikri yoktu. Bir de gelmiş önüne koyduğu peçeteyi alması için kaş göz yapıyordu. İçine para koy mu demek istiyordu acaba? Yeşim, adamla göz göze dururken aynı anda da peçeteyi alarak etrafa şöyle bir baktı. Buraya boşu boşuna gelmiş olamazdı. Aaah! Aradığın birini bulmak için ne gibi yöntemlere başvurulur nasıl ikna edici konuşulur bunların hiçbirini bilmiyordu ki. Nasıl bilebilirdi? Başına hep böyle şeyler mi geliyordu?

72 SaatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin