İpek, hayatlarının bu denli kötüye gidebileceğini tahmin edemezdi. Şu an duyduğu endişeler vücudunu tir tir titretiyordu. Hayır, kendisini bu dört duvarın arasında tutan bu karanlık adamlardan korkmuyordu. Kendi hayatı için endişe de duymuyordu. Tek korktuğu ve endişe duyduğu, kızı Yeşim'di.
Şimdi ne halde, ne yapıyor hiç bilmiyordu. Bu bilinmezlik hem onu korkutuyor hem de endişelendiriyordu. Bu adamların kendilerinden ne istediklerini çok iyi biliyordu. Yoksa ne diye kızı ve kendisini kaçırır, neden kızını kendi hayatıyla tehdit ederlerdi ki? Bunun tek bir cevabı vardı ve İpek, bu cevaptan hiç memnun olmamıştı.
Telefondayken kızına ne derlerse desinler asla kabul etmemesini söylemişti ama kızının bu dediğini dinleyeceğini pek sanmıyordu çünkü babasından sonra annesi onun tek dayanağı olmuştu ve Yeşim, ne pahasına olursa olsun annesini kurtarmak için kendisinden isteneni yapardı. Tanıyordu kızını.
Başını bu düşünceler eşliğinde yastığa koyduğu sırada belki bu sefer uyuyabilirim diyerek gözlerini kapattı fakat gözünün önüne sürekli kızı ile olan konuşması geliyordu. Anne diye haykırışları, ağlayışları hala kulaklarında çınlıyordu. İpek, o anları tekrar yaşıyormuş gibi hissederken; dışarıdan gelen bir ses işitti. O anda hemen gözlerini açıp kapıya baktı. Ardından olduğu yerde doğruldu ve dikkatini dışarıya vererek çıkan sesleri duymaya çalıştı.
Adamlar birini sürükleyip hemen sağındaki odaya koyuyor gibi anlaşılıyordu, bilemiyordu fakat o adamın; "Rahat dur! Gir şuraya." dediğini duyunca yataktan kalktı ve kapıya koştu. Kapının üstünde aralıklı dört tane demir bulunuyordu ve İpek, o demirleri tutunarak dışarı bakmaya çalışıyordu. Görünürde hiçbir şey yoktu. Yanlış duymamıştı ki, gerçekten adamlar sağındaki duvarın ardına birini koymuşlardı. Kızı olabilir miydi acaba? Belki de Yeşim, annesini dinleyip onlara istediklerini vermeyeceğini söylemişti. Ve onlarda kızını hemen yanındaki odaya koyuyorlardı. Olabilirdi.
"Kimse yok mu?" diye bağırdı, demirliklerin ardından. Diğer odanın gıcırtılı demir kapısının kapatıldığını işitti. Sonra adamlardan birinin göz hizasına gelmesiyle onun; "Ne var?" demesine; "Kızım mıydı o? Yeni getirdiğiniz kişi Yeşim mi?" diye sordu. Adam ellerini kapıdaki demirden çekmesini ima eder gibi elindeki tahta çubuğu o yöne vururken aynı anda da; "Kızın şu an çok meşgul olmalı, İpek Hanım; dua et de aradığına süresi dolmadan ulaşsın yoksa çok yazık olur gençliğine!" dediğinde İpek, tedirgin olmuştu. Ne demekti bu? Yazık olur demekle ne demek istemişti, anlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
72 Saat
AçãoZaman onlar için hiç bu kadar zor geçmemişti. Yeşim Kılıç! Bir gecede hayatı tümden değişen, sabahında ise kendini çıkmaz bir yolun içinde bulan bu genç kız, annesinin hayatı karşılığında tanımadığı, bilmediği, adını bile ilk defa duyduğu Reha Acar...