________________
Sabah, 06.45
_______________
Dün gördüğü rüyanın aynısını görüyordu, Yeşim. Yine babasından hatıra kalan ayıcığı Zula'yı kaybettiğini fark etmiş ve onu her yerde aramaya koyulmuştu. Salonu didik didik etse de aradığına ulaşamayıp hayal kırıklığına uğramış, annesinin sesini duyduğu anda da arkasına dönerek özlem dolu bir bakışla; "Anne!" demişti.
Bu rüyayı ilk kez gördüğünde buradan sonra neler yaşandığını görememişti çünkü yüzüne koca bir kova su yiyince korku içinde gözlerini açmış ve rüyası da burada son bulmuştu. Ancak şimdi aynı rüyanın devamını bir film izliyormuş gibi görebiliyordu. Annesini gördüğü ve ona ayıcığı Zula'nın nerede olduğunu sorabileceği için sevinmişti ama bunu yine yapamayacak gibi görünüyordu.
Öyleydi çünkü elinde silah olan tekinsiz bir adam, gözleri kendisinin üzerinde olarak annesine doğru yaklaşmaya başlamıştı. Yeşim, onu görüyor ancak ne müdahale edebiliyor ne de annesini dikkat etmesi için uyarabiliyordu. Sadece korku dolu gözlerle olacakları izliyordu. Adam, annesinin arkasında durup boynunu koluyla sıkıca çevreleyerek diğer elindeki silahı da şakağına dayamıştı. Bu Yeşim'i çok ürkütmüş, kalbinin daha hızlı atmasına neden olmuştu.
Gözünden akan yaşla; "A-anne!" diye feryat figan ağlamaya başlaması da uzun sürmemişti. Annesi kendisine üzgün halde bakarken, Yeşim'in de eli kolu bağlıymış gibi hiçbir şey yapamaması canını çok yakmıştı. Tek yapabildiği de feryatlarını sürdürmek olmuştu.
"Annee! Bırakın onu, annemin bu işlerle hiçbir ilgisi yok! Bırakın gitsin."
"Uyan, küçük hanım! Uyan. Uyuduğunda geçen zaman çok kıymetli! Uyan ve bize istediğimizi getir."
Adamın arkasındaki duvara monteli aynadan kendi yansımasını fark etmişti. Artık rüyasında küçük Yeşim yoktu, şu anki haliyle vardı. Gözlerini tekrar adama çevirdiğinde; "Bırakın annemi! Size o adamı getireceğim dedim. Anneme zarar vermeyin!" diyordu. Ancak adamın yamuk ve alaycı gülüşüyle kendisine bakarak silahın horozunu indirdiğini gören Yeşim, iyice paniğe kapılıp kocaman açılan gözleriyle bir silaha bir de annesine bakıp duruyordu.
Kendisine geldiğinde ise ellerini dur dercesine adama doğru uzatarak; "Yapma! Yapma tamam. Daha 72 saat dolmadı, hala zamanım var. Henüz değil." diye adamı ikna etmeye çalışmıştı ama adam onu pek dinliyor gibi görünmemişti.
Tetiği çekmeden önce; "Tik tak tik tak... Zaman doldu, Yeşim Kılıç! Artık çok geç!" dediğinde Yeşim'in; "Sakın yapma!" demesine aldırmayıp hiç düşünmeden tetiğe bastı ve silah ateş aldığı anda da Yeşim kulaklarını kapatarak çığlığı bastı.
"ANNNEEEEE!!!"
Yeşim hissettiği korkuyla yattığı yerden hızla doğrulduğunda hala bu rüyanın etkisindeydi. Her şey o kadar gerçekçiydi ki gördüğü rüya-belki de kabus demeliydi-hayatında hiçbir şeyden bu kadar çok korkmamıştı herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
72 Saat
AcciónZaman onlar için hiç bu kadar zor geçmemişti. Yeşim Kılıç! Bir gecede hayatı tümden değişen, sabahında ise kendini çıkmaz bir yolun içinde bulan bu genç kız, annesinin hayatı karşılığında tanımadığı, bilmediği, adını bile ilk defa duyduğu Reha Acar...