12.Bölüm

2.5K 52 0
                                    

Yeni bölümle karşınızdayım efenim...

Nasılsınız iyisiniz inşallah???

Lafı fazla uzatmadan bölüme geçiverin...

*********

BEYZA ASLAN ;

Pencereden odaya sızan güneş ışığının gözüme yansımasıyla yerimde rahatsızca kıpırdandım. Ben yalnız uyurdum. Peki neden bu kadar sıcaklamıştım??

Bilincim yavaş yavaş yerine gelirken dün gece Arda'nın burada kaldığını hatırladım. Burnuma dolan erkeksi parfüm kokusuyla gözlerimi açtım.

"Sessiz ol prenses anne uyanmasın." dediğinde başımın altındaki koluyla öyküyü tuttuğunu anladım. Kafamı yastıkda biraz yukarı kaydırdığımda burnum çenesini hizasındaydı. Kendime engel olamayarak içime çektiğim derin nefesler kokusunu akciğerlerime zincirliyordu. Beraber uyumuştuk ama hala gitmemişti. Ben ise onun burda kaldığını bile unutmuştum bir an.

Uzun süre sonra bu kadar derin, uzun ve rahat uyumuştum. Tabiki bu durum, gece beni kaldırmayan kızımdan kaynaklanıyordu. Dün akşam saat sekiz gibi uyumuştum. Bi dakika ben kaç saattir uyuyordum?

Hızla yerimde doğrulduğumda, Arda da benimle birlikte doğruldu.  oturur pozisyonda geldiğimde, şaşkınca yatakta yatan kızıma çevirdim bakışlarımı. Uyanmıştı ama hiç sesi çıkmamıştı. Soğuk çıkmasına özen gösterdiğim sesimle Arda'ya çevirdim bakışlarımı. "Kaç saattir uyuyorum, niye beni kaldırmadın?"

Tepkime şaşkınlık ve hüzünle karışık "yaklaşık on saattir uyuyorsun." dedi.
Gözlerim fal taşı gibi açılırken hayretle konuştum "on saat mi? Saat kaç ki?"

Belli belirsiz bir tebessümle "Saat altı buçuk. Seni uyandırmadım çünkü çok yorgun görünüyordun." dedi.

Akşam nasıl yattıysak aynı pozisyonda uyanmıştım. Bir tek akşam yatarken sırtım Arda'ya dönükken, sabah onun göğsünde uyanmıştım. O an fark ettiğim gerçek beni dumura uğrattı. Ben uyanmıyım diye kolunu kafamın altından çekmemiş, resmen kıpırdamadan öyküyü tutmaya çalışmıştı...

Yatakta kendi kendine huysuz mırıltılar çıkaran kızıma baktım. Acıkmış olmalıydı. "Kaç saattir uyanık biliyormusun?"
Sorumla bakışları yataktaki kızımı buldu ve tebessüm etti. "iki saate yakındır uyanık." dedi bakışlarını öyküden ayırmadan. "Acıktı galiba daha fazla bekletme istersen." dediğinde onu onaylayarak yataktan kalkıp odadaki banyoya girdim. İşlerimi hallettikten sonra odaya geri döndüm.

Şaşkın bakışlarımı odanın içinde gezdirdim. Yatak ve öykünün eşyalarını toplamış, kızının üzerini değiştiriyordu. Alt değiştirme masasına yatırdığı öykünün her yerine şefkatli öpücüklerini konduruyordu. Burnunu öykünün burnuna değdirdiğinde keyifli bir kahkaha koyverdi öykü. Şimdi, iki saat kıpırdamadan nasıl öyküyü idare ettiğini anlamıştım. Birşey yapmasına bile gerek yoktu ki, kızım Babasına zaten aşıktı. Sadece babasını izlese bile sakinleşirdi. "Benim küçük prensesim. Ne kadar güzel güldü öyle. Babasının ballı lokması bu ya." diyerek öyküyü sevmeye, aynı zamanda dikkatle üstünü giydirmeye devam ediyordu.

Henüz geldiğimi farketmemişti. Gülümseyerek onları izlerken, öykünün kulağına yaklaşıp sanki gizli birşey söylüyormuş gibi konuştu" Kraliçeme söylemeyin saygı değer prenses ama, iyiki seni yapmışız. "dedi. Ben afallamış bir şekilde onlara bakmaya devam ederken sözlerine devam etti." Sen benim en büyük hediyemsin güzel kızım. Seni çok seviyorum. Hep seveceğim ve hep koruyacağım. Ben seni bırakmadan yanında olacağım hep. Sen merak etme prensesim. "dedi  ve öyküyü kucağına alıp bana döndü.

GECENİN SÜRPRİZİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin