Bir Afsun gününden daha Merhaba :)
Bol bol yorum ve beğeni gelecek umuduyla gözlerim telefonda ;)
Iyi okumalar :)
Afra
~~~~~~~
Gözlerimi maviliğini gece rengine çeviren denizden ayırmadım. Sonra esen rüzgarın burnuma burnuma soktuğu kokuya odaklandım. Bu kız kokusuyla bile beni delirtebiliyordu? Bunun mümkün olma ihtimali neydi ki? Dudaklarımı düşünür gibi bir kez daha birbirine bastırdım.
"Şimdi sen sokakta dolaşırken Dilhun'a rastladın öyle mi?"
Sorumun karşısında ikisi de birbirine bakıp sırıtarak bana döndüler. Efgan da şaşkın bir şekilde ikisine bakıyordu.
"Koskaca Istanbul'da gittin buna rastladın yani?"
İrem bir kez daha onaylar şekilde kafasını sallarken Efgan kafama hızlıca vurdu. Ah, acıttı piç!
"Bu deme lan karıma!"
Aha! Bir de mesele vardı. Lan evlenmek ne demek? Ne demek oğlum evlenmek?! Bana gelip soran oldu mu? Yok, olmadı! Eşek başı mıyız lan biz burda?
"O meseleye sıra gelmedi. Bekle sen!" Tıslayarak konuşunca Efgan bir adım geri çekildi. Pısırık seni! Gerçi hatalı olduğunun farkında olmasa ağzımı burnumu kıracak güç de ya neyse... Ben tekrar konuya adapte olarak İrem'e döndüm.
"Sen yürüyüş yapıyordun yani?"
İrem Dilhun'a kaçamak bir bakış atıp anında bana döndü. Fark etmediğimi sanıyordu ama etmiştim. He he heyt güzelim! Kaçar mı benden. Anlattıkları olayda eksik parçalar vardı ve birleştirmesi bana kalmıştı.
"Yani sen yürüyüş yaparken Dilhun'a rastladın. O ağlıyordu. Sonra biri Dilhun'a laf attı. Sen de adamı dövdün?"
Efgan hikayeyi tekrar dinlerken gerildi ve başını acıyla yere eğdi. Bu ağlama mevzusu yüzünden kendini suçluyor gibiydi.
"Dövdü valla." Dilhun hararetli bir şekilde konuşmaya dalında gözüm ona kaydı. Onu da haşlayacaktım. Ne demek lan abiye sormadan evlenmek? Bacaklarını kırıp dize getirmek vardı da işte Allah'tan kocası olacak iti seviyorum.
Neysee konuya dön aslanım, benim hatuna adapte olmam lazım!
"Sonra niye Dilhun'a gittin?"
Önce alnı kırıştı sonra hafifçe dudaklarını büzdü. Yalan arıyor işte! Biliyorum oğlum ben bu yüz ifadesini! Ben yapıyorum aynısını. Resmen aynaya bakar gibi hatunu izledim. Durdu, durdu sonra sırıtmaya başladı.
"Dilhun yalnız kalmak istemediğini söyledi."
Sonra onay almak ister gibi hafifçe Dilhun'a döndü.
"Dimi kız?"
Kız? Samimi sözler sarf edildiğine göre arada bir paylaşım ve yakınlaşma var. Demek ki birbirlerine anlatılan bir kaç şey var. Hımmmm....?
"Tabi tabi. Ben yalnız kalmak istemedim."
Efgan yine hüzünlendi ve denize doğru döndü. Dikkatimi oraya doğru yöneltmeden tekrar kızlara baktım.
"Bir şeyler var ama bunu sonra konuşacağız. Pek inanamadım."
İrem tekrar atağa kalkacağı sırada Dilhun araya girdi. Irem pes etmiş gibi geri çekildi. Ben ortamda ki havayı dağıtmak ve Efgan'ın keyfini yerine getirmek için hızlıca omzuna bir tane geçirdim. Vurmamla dengesi kayboldu ve tam denize düşeceği sırada bana tutundu. Hay anasını!
"Ya Allah!" diyerek tekrar dengesini sağlayınca deliymişim gibi bana baktı.
"Lan sadece izinsiz evlendik! Denize mi atman lazımdı?"
Ben bilerek yapmadım ki ama... Gerçi bu durumdan istifade etmemek de olmaz şimdi. Kıstım gözlerimi iki parmağımı üstüne tuttum.
"Gözüm üstünde Efgan efendi. Gözüm. Üstünde."
~~~~~~
Yemek masasına yerleşip gözlerimi kısarak aralarında fısıldaşan kızları izledim. Bir şeyler vardı ama anlatmıyorlardı. Belki Efgan bir şeyler biliyordur diye ona baktım ama o da ayran budalası gibi Dilhun'a bakıyordu. Ayağına basarak yerinden sıçramasını sağladım.
"Hay ben senin! Acıdı lan!"
"Acısın diye yaptım çünkü..."
Gayet sakin bir şekilde bıçağı elime alıp önümde ki ete odaklandım. Efgan homurdanarak bana baktı.
"Karımın yanında oturmak varken senin yanında oturuyorum! Abicilik oyununa ben senin!"
Eti güzelce kesip ağzıma attım ve sinir eden bir yavaşlıkla çiğnemeye başladım.
"Sanki ben fıstık gibi hatunum varken seninle yan yana oturmaya bayılıyorum!"
Gözlerini kısıp bana yaklaştı.
"Bok mu var o zaman Dilhun'la Efgan yan yana oturmucak diye bağırdın."
"Var."
Sen misin benden gizli kardeşimle evlenen, gör dünya kaç bucak! Daha bu başlangıç Efgan efendi... Bu başlangıç.
Gözlerim hala fısır fısır konuşan kızlardaydı. Acaba bizim enişte bey bir şey biliyor muydu? Enişte bey değil anasını satayım daha kabul etmedik. Yarım enişte bey... Olmadı. Erişte bey! Bu daha iyi. Çaktırmadan sorsam kesin kızlar bize kulak kesilir erişte beyin söyleyeceği varsa da söylemez. Efgan'a doğru hafif eğildim.
"Gelsene bi benle."
Kaşlarını çatıp soru sorar gibi baktı. Ulan Allah'ın bir günü de soru sormadan tamam diyip gelse ölecek peze- aman yani bayağn satan pis arkadaş. Terbiye aslanım, terbiye. Neden? Çünkü gördük ki bizim hatun baya edepsiz, dövmek olsun,küfür olsun yelpaze geniş. O zaman biz biraz edepli olup bu ilişkinin dengesini sağlıyoruz. Yoksa Recep Ivedik ve sevgilisi gibi gezeriz ortada. Ses tonumu düzeltip tehlikeli bir şekilde sırıtıp Efgan'a döndüm.
"Çişim geldi."
"Neyin geldi? Anlamadım?"
Anladı da piçliğine yapıyor. Hay anasını! Yani inatçı çocuk yahu. Ondan yapıyor,ondan.
"Çişim."
"Bana ne oğlum git işe."
Hay ben senin gelmişini geçmişini seveyim! Daha iç sesimi bastıramıyorum, insanı zivanadan çıkartıyor.
"Sen de gelsene."
Yaaa sen de gelsene bee şapşirik, gibi oldu biraz. Daha sert olmam lazım. Bu kız benim ayarlarımla oynadı. Hemen güncelleme yapmam lazım. Fabrika ayarlarına dönmem gerekiyor.
"Napcan bana mı tutturcan! Tövbe tövbe."
"Bak zor turuyorum kendimi ecdadını saygıyla andırma bana. Yeminimi bozdurtma lan!"
Aferim koçum! Iyi topladın, şimdi bir bardak rakıyı hak ettin diyip laks diye diktim rakıyı. Yaktı be! Masadan şak diye kalkınca tüm gözler bana çevrildi. İrem kaşlarını kaldırdı merakla bakmaya başladı. Of, böyle de fena seksi be!
"Nereye?"
Sesi de çok fena valla. Insanin içini hop hop ettiriyor. Napsak, başkaları yanında konuşmaması için bir şey düşünmek lazım.
"İşemeye."
Net adamım ben! İşeyeceğim. Kalkıp ilerlemeye başlayınca Erişte de peşimden gelmeye başladı. Hafif çakır keyif olmuş olabilirim. Fazla üstünde durmanın alemi yok. Tuvalete girdim ardından Erişte beyde girdi.
"Naber yappppraaam?"
Kafasını iki yana sallayıp sabır dilendi. Iki tane mi lan o?
"Ne istiyon söyle hadi."
"Iyilik sağlık be erişte bey."
"Enişte o gerizekalı."
"Dur bi işeyeyim. Çok çişim geldi."
Gittim işimi hallettim. Geri döndüğümde Erişte bey dedikodu karılar gibi eller belde beni bekliyor.
"Oğlum ne istiyon söylesene."
"Sen biliyon mu bu kızların mevzuyu?"
Yüzü yine buruştu. Siktir ya, o da bilmiyor.
"Yok. Anlatmadı Dilhun."
Şimdi gaz verip kavga mı çıkartsam acaba? Benden gizli evlendikleri gibi bi de boşanmasınlar lan. Yok yok ben susayım da kims-
"Bir de karın olacak görüyo musun bak. Böyle insanı eşek yerine koyarlar anlatmazlar. Evlenince böyle oluyor."
Davranışlar iç sesi dinlemedigine göre hayırlı olsun sarhoş Eren! Efsane oldu şimdi bu! En son sarhoş olduğumda garsona arabanın anahtarını uzatıyodum;
"Al lan senin olsun! Al,al! Bize çok güzel bira getirdin. Al aq al!" diye az kalsın araba gidiyordu. Allah'tan Efgan çok sarhoş olmazda hep götümü o toplar.
"Ya yok unutmuşur. Yoksa söylerdi."
Vay anasını be! Aşka bak aq! İrem de beni böyle sevse nolurdu ha nolurdu! Bak sinirlendim. Koşar adım çıktım tuvaletten. Vardım masaya. O kedi buraya gelecek der gibi vurdum masaya!
"Ay noluyo be!"
Irem sıçradı yerinden, beni görünce hemen ayaklandı. Anladı tabi it gibi sarhoşum.
"Iyi misin?"
Iyi misin mi? IYI MISIN mi?
"Iyi misin ne? Iyi misin sevgilim mi? Iyi misin aşkım mı? Canım mı? Hayatım mı? Ne? Iyi misin ne ulan ne?!"
Irem şaşkın bir şekilde arkamda duran Efgan'a sonra yere baktı.
"Gel bi yüzünü yıkayalım."
Kolumu anında kurtardım.
"Istemiyorum ayılmak! Niye bana bunu yapıyosun ya? Niye? Sevmiyosan sevmiyorum de!"
Gözlerini mümkünmüş gibi daha da açtı. Nasıl sevimli oluyor böyle varya! Gel de aşık olma anasını satayım.
"Gel konuşalım başka bi yerde."
Utanıyor! Benden mi utanıyor?
"Burda konuş. Ben burda konuşacağım! Herkes duysun lan."
Ellerimi maximum reklamlarında ki gibi havaya kaldırdım.
"Ben bu kızı hayvan gibi seviyorum lan! Duydunuz mu?! Hayvan gibi seviyorum!"
İrem ellerimi tutup aşağı indirdi. Susmam için bir şeyler geveliyordu.
"Niye beni sevmiyorsun?"
Sevsene be Allah'sızın kızı! Ben sevilmeyecek biri miyim oğlum ya...
"Ya delirtme adamı oğlum. Sussana milletin içinde."
Cazgır hatunum benim!
"Seviyor musun sevmiyor musun kızım? Yararlı dönerli işe gelemem ben!"
İrem koluma vurdu bir tane. Ooo eli de ağır. Severim.
"Evet dedik ya işte."
"Neye?"
Oha evlenme teklifime mi evet dedi?
"Teklif ettin tamam dedik ya oğlum!"
Oha evleniyorum!
"Evleniyor muyuz yani?"
"Ne evle-"
Dilhun aynı anda araya girdi.
"Telefonun çalıyor İrem."
Irem sinirle telefona bakmadan şak diye açtı.
"Ne var be?!"
Birden suratı donuklaştı. Noluyo lan?
Telefonu kapatıp Dilhun'a baktı.
"Aytaç, burda."
Aytaç kim aq ya! Neyse lan kimse mutluluğumu bozamam! Evleniyorum oğlum, evleniyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFSUN ♤ (Ab-ı Hayat Serisi 2)
HumorEren ve İrem'in hırçın aşkı.... Elma'nın da sevmek zorunda olduğu bir aşk. Eren'in değişiyle; "Gönül bu, ya ota konar ya sana..."