Geç kaldım ama 3 hikaye aynı anda geldim :)) Hazır mısınız?
Öptüm :*
Doğum gününe saatler hatta dakikalar kalan Afra :)~~~~~~~
Elimde ki telefonu tekrar masaya bırakıp bizim Erişe beye baktım. O da benim gibi sürekli telefonuna bakıyordu. Durdu durdu ve en sonunda dayanamayıp bana döndü.
"Bi baksak mı?"
Gözlerimi kısıp Erişte beye baktım.
"Neye baksak mı?"
"Ulan her zaman götünü ben topluyorum da bi ayıl Allah'ını seversen! Yanımızda kızlar var oğlum!"
Hangi kızlar ya? Haaaa, evleneceğim kız ve Erişte beyin karısı. Karısı?! Bak yine aklıma geldi! Bu adam benim şeyimle evlendi lan! Neyimle evlenmişti?
"Aygınım ben!"
Erişte bey sinirle kafasını sağa sola salladı.
"Lan kızlar gitti gelmedi diyorum. Ben bi gidip bakacağım."
Yerimden kalkıp hafifçe sendeledim. Sonra hafif dikleşerek Erişteye baktım.
"Burda erkek gibi erkek varken sana iş düşmez! Ben bakarım!"
Masadan kalkıp sola doğru ilerlerken arkamdan kolumu kavrayan Erişte beyle yönüm değişti.
"O taraf değil erkek efendi, bu taraf! Ya sabır!"
Restorantın çıkışına doğru ilerlerken kızların neden gittiğini hatırlamaya çalıştım. Biri mi gelmişti? Acaba biz evleniyoruz diye hazırlık yapmaya mı gitmişti benim sinirli hatunum. Bu saatte hazırlık yapılıyor mu ki? Tabi bilmiyor insan, hiç evlenmeyince...
"Nerede bunlar ya?"
Erişte bey sokağın önünde ileri geri bakınırken bende ellerimi cebime sokmuş öylece dikeliyordum.
"Görmedim ki hangi tarafa-"
"Siktir git diyorum sana, siktir git!"
Bu benim hatunun sesi değil mi ya? Ellerimi cebimden çıkartırken büyük bir aydınlanma yaşadım. Sokağın arka kısmından geliyordu ses. Hızlı bir şekilde Efgan'a bakıp sokağın sonuna doğru savsak hareketlerle koşmaya başladım. Efgan da hemen önümde koşuyordu. Biraz daha ilerleyince Efgan'a döndüm.
"Neredeler lan?!"
"Bilmiyorum! Dilhun! Dilhun!"
"İrem!"
Az ilerde ki yan sokaktan Dilhun'un sesi duyuldu.
"Bırak be! Bırak diyorum sana!"
Koşarak sokağa girdiğimizde Dilhun'u İrem'in yanında adamla cebelleşirken bulduk. Efgan hızla öne atıldı.
"Noluyo lan orda?!"
Efgan koşarak adamın yakasına yapıştığında ben de hırsla kızların yanına ulaştım.
"Kim bu adam?! Bir şey yaptı mı size?"
İrem tedirgin bakışlarla bir bana bir Dilhun'a baktı. Gözlerini hafif kısıp burnunu kırıştırdı. Yapma işte şu hareketi anasını satayım ya! Yalan söylemeden önce benim yaptığım hareket bu! Yalan söylemeye hazırlanıyor!
"Tanımıyoru-"
"Kim dedim?!"
Dilhun ürkek bir şekilde geri çekilirken bir gözü de adamı hırpalayan Efgan'daydı.
"Önemli biri değil."
"Tanıyorsun yani!"
"Keşke tanımasaydım..." diyerek mırıldandığını duydum. Sinirle adama döndüm ama Efgan çoktan bayıltmıştı. Iki adımda yanlarına vardım.
"Kimmiş?"
Efgan kaşlarını çatarak bana döndü.
"Kim kimmiş?"
Ayağımla yerde yatan adamı dürterek gösterdim.
"Bu işte, kimmiş?"
"Bilmem, sen tanıyor musun?"
"Ya amına koyayım! Nerden tanıyacağım ben bunu! Döverek sormadın mı?"
Efgan umursamaz bir tavırla bana döndü.
"Adamla beş çayında oturmadık lan. Ağzını dağıtırken soramadım bilader sen kimsin diye!"
Sinirle yerdeki adama baktım ve hızla geriye döndüm.
"Siz ikiniz bu adam kim hemen açıklayacaksınız!"
Irem titrek bir nefes aldı. Sonra bir adım öne çıktı.
"Başıma musallat oldu. Sürekli karşıma çıkıyordu. Yine karşıma çıkınca, biz uzaklaştırmaya çalıştık ama çok güçlüydü."
Elimi Efgan'ın omzuna vurdum ve sokağın girişine ilerledim.
"Hadi gidelim."
Adamı sokağın kenarında baygın bir şekilde bırakıp restorantın önüne vardık. Arabalara binerken hala sesimi çıkartmıyordum.
Efgan, ben arabaya binerken tedirgin bir şekilde bana baktı.
"Birader çok içtin. Ben bırakayım."
"Iyiyim ben."
Efgan bir süre daha bana baktıktan sonra anlayışla başını salladı ve kendi arabasına Dilhun'la bindi.
İrem'le beraber arabaya sessizce bindik. Irem hala tedirgin bir şekilde bana bakıyordu. Arabayı çalıştırıp yola odaklandım.
"Nereye bırakayım seni?"
İrem hafif şaşkın bir şekilde bana baktıktan sonra tekrar yola döndü.
"Şey, yurda gideyim ben."
Direksiyonu tutan elimi sıkarak yumruk yaptım. Oraya gitmesini istemiyordum!
"Tamam."
Yurdun olduğu sokağa girince arabayı kenara çektim.
"Teşekkür ederim."
"Ne için?" dedim dişlerimi sıkarak.
"Şey, bıraktığın için. Bu gece için..."
"Başka bir şey için ettin sandım."
İrem kaşlarını çatarak bana döndü.
"Anlamadım. Ne için?"
"Bana yalan söylediğinde salak gibi inandığım için!"
İrem şaşkın ve korkmuş gözlerle bana bakarken yüzümde hayal kırıklığı ile ona bakıyordum. Yalan söylemişti... Az önce gözümün içine baka baka yalan söylemişti!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFSUN ♤ (Ab-ı Hayat Serisi 2)
UmorismoEren ve İrem'in hırçın aşkı.... Elma'nın da sevmek zorunda olduğu bir aşk. Eren'in değişiyle; "Gönül bu, ya ota konar ya sana..."