Selam! İthafları yorumlardan seçiyor ve keyifli okumalar diliyorum.
Davete yetişmek için bir saatten çok daha fazlasına ihtiyacım olduğunu Arda evimden çıkar çıkmaz anlamıştım. Duş almam, saçlarımı yapmam ve kıyafet seçmem gerekiyordu ve kendimi tanıdığım için bunun bir saatten uzun süreceğini çok iyi biliyordum. Fakat Diablo'yu, her ne kadar cinayetime teşebbüs etmiş olsa bile, bu halde bırakamayacağımı da biliyordum. Bu yüzden aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve derhal Özüm'ü aradım. Onun kedilerle benden çok daha fazla tecrübesi vardı. Ayrıca bugün meşgul olmadığından da haberdardım. Yani buraya gelip Diablo'yla ilgilenmek için en uygun aday oydu. Beni çok sevdiği için de telefondaki ağlamalarıma dayanamayıp kabul etmişti. Böylece o Diablo için en gerekli malzemelerin alışverişini yapıp benim evime doğru yola koyulurken ben de kendimi duşa atmıştım.
Günlerdir nefes almadan çalışmanın üzerimde biriktirdiği yorgunluğu tenimden lifleyerek uzaklaştırdığım uzun bir duşun ardından Özüm kapıyı çaldığında hala bornozumla duruyordum. Onu ve elinde taşıdığı koca paketleri içeri aldıktan sonra kapımın önünde biriken bir sürü şeye ve zar zor nefes alan arkadaşıma şaşkınlıkla baktım. "Hoş geldin." dedim usulca. "Yorulmuş gözüküyorsun."
Özüm gözlerini kıstı ve "Öyle mi?" diye sordu soluk soluğa. "Yorgun mu gözüküyorum?"
Ona yavru köpek bakışlarımla bakıp genişçe gülümsedim. "Bu değerli fedakârlığın için çok teşekkür ederim. Sen harika bir insansın."
Sözlerim Özüm'ün hemen yumuşamasına sebep oldu. Arkadaşım dünyanın en yufka yürekli insanlarından biri olmak konusunda benimle yarış halindeydi. Diablo'yla tanışmak istediğini söyleyerek salona geçtiği sırada ben de odam yöneldim. Seçtiğim iki elbiseden ilkini çabucak giyip ona göstermek istiyordum. Tabii onu tek başına salona göndermeden önce can tehlikesi konusunda uyarmıştım. Odama geçtiğimde ise bir iki saniye durup salondan herhangi bir çığlık ya da yardım nidası yükselecek mi diye de bekledim. Hiç ses gelmeyince Diablo'nun nefretinin yalnızca bana has olduğunu düşünüp giyinmeye odaklandım.
Seçtiğim iki elbiseden birisi koyu kahverengi, diğeri ise koyu bir zümrüt yeşiliydi. Her ikisi de mevsime uygun kalınlıktaydı. Kahverengi elbisenin daha dar bir kesimi vardı. İlk önce onu giyip aynanın karşısında kendime şöyle bir baktım, sonra Özüm'ün yanına gidip ona fikrini sordum. Diablo'nun tüylerini okşarken bana bakıp "Güzel." dedi. İstediğim kadar coşkulu bir tepki değildi. İçime sinmediğini fark ettiğimde yeniden üstümü değiştirip çan etekli zümrüt yeşili elbiseyi giydim. Bu, bugünkü ruh halime çok daha uygundu. Özüm de bunun çok daha çarpıcı bir elbise olduğu konusunda benimle hemfikirdi.
Makyajımı yapıp saçlarımı düzleştirirken bir yandan arkadaşımla muhabbet ediyor, onun iş arama maceralarını dinliyordum. Gözümün bir ucu da saatteydi. Geç kalmamak konusunda ne kadar kararlı bir insan olduğumu artık hepimiz biliyorduk. Elbette Arda'yı da bekletmeyecektim. Tam zamanında hazır olabilmek için elimi çabuk tutarken fazla gaza gelip erkenden hazırlanmak da istemiyordum. Dakik olmak bir sanattı sevgili okuyan. Tüm çabam gerçek bir sanatçı olabilmek içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Kıvılcım
HumorBir varmış, bir yokmuş. Soğuk diyarların padişahı kardan adam, bir gün kendisini eritecek bir alev parçasıyla karşılaşmış. Anlatacaklarıma başlamadan önce benimle ilgili bilmen gereken üç şey var sevgili okuyan. Kim ne derse desin kırmızı rujun bana...