Merhaba! Bana bu hikayede eşlik eden, destek veren herkese çok teşekkür ederim. Zevkle kaleme aldığım, birçok yerinde hislerimle beslediğim bir hikaye oldu. Dilerim sizin de kalbinize dokunmuş, yüzünüzü gülümsetmiştir.
A R D A
Parmaklarımı hafiften nemli toprağın üzerinde dolaştırırken içimden en az elli yıllık bir özlem duygusunun aktığının hissettim. Oysa daha ondan ayrılalı bir kış, bir bahar olmuştu. Bazı duygular için zamanın bizimkinden farklı aktığını düşünüyordum. Hasretim elli yıllıktı, yasım ise daha dün gibi. Sevgimin başlangıcını hatırlamıyor, sonunu ise göremiyordum. Her duygu kendi boyutunda, kendi zamanında var oluyordu. Bense beni büyüten kadının mezarı başında otururken onsuz geçirdiğim ilk baharın taze havasını soluyordum.
Mermer mezar taşının üzerine kazınmış siyah harflere bakıp iç çektikten sonra "Gayet iyi idare ediyorum." diye mırıldandım. İlk başlarda bir mezar başında kendi kendime konuşmak garip hissettiriyordu lakin artık buna alışmıştım. Hatta bunu rahatlatıcı buluyordum. Onunla konuşmakla aynı şey değildi ama artık onunla konuşmaya en yakın şey buydu. Ne yazık ki.
"Aslına bakarsan her şey yolunda. İşim sorunsuz ilerliyor ve artık dergideki herkese, her şeye alıştım. Ailede de her şey yolunda. Annem daha iyi. Yeniden hayata karışıyor, yeniden gülüp eğlenebiliyor. Ata'yla babam her zamankinden daha iyi anlaşıyorlar. En iyi arkadaşlar değiller ve ara sıra birbirlerini sinirlendirmeden duramıyorlar ama artık başımı ağrıtan o kaos yok. Ata sanki büyümüş gibi. Birazcık da olsa yani... Babam her zamanki babam ama biraz daha yumuşak başlı. Annemle her zamankinden de özenli ilgileniyor. Sanırım onlardan bundan daha fazlasını bekleyemem. Herkes olabileceği en iyi halinde."
Durdum ve derin bir nefes aldım. Birini çok iyi tanımanın insanın içini oyan yanları vardı. Mesela orada durup ailem ve işim hakkında epey konuştuktan sonra anneannemin gerçekten karşımda durduğunu hayal edebiliyordum. Bana başını hafifçe eğip bana içimi görürcesine bakışını ve "Herkesten bahsettin ama kendinden bahsetmedin." deyişini sanki buradaymış gibi gözümde canlandırabiliyordum. "Sen nasılsın? Bunun cevabını öğrenmek istiyorum." Tam olarak böyle söylerdi. Böyle söylemedikçe kendimden bahsetmeyeceğimi bildiği için. Özellikle sorardı. Eğer burada olsaydı.
"Ben..." dedim yutmakta zorlandığım koca bir yumruyu görmezden gelmeye çalışarak. "Ben iyiyim. Yani sen burada yokken bunu söylemek garip geliyor ve suçlu hissediyorum ama... Son zamanlarda epey mutluyum doğrusu."
Anneannem karşımda olsaydı suçlu hissettiğim için kaşlarını çatar ve başını iki yana sallardı. Eğer burada olsaydı.
"Sana söz verdiğim gibi." derken burukça gülümsedim. "Sabahları gözümü açtığımda yeni bir güne başladığım için heyecan duyuyorum. İçtiğim kahveden, yediğim yemeklerden keyif alıyorum. Arkadaşlarımla geçirdiğim vakitten, işimde bir şeyler başarmaktan memnuniyet duyuyorum. Bütün bunları yaparken güç bulduğum şeyse sevgi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Kıvılcım
HumorBir varmış, bir yokmuş. Soğuk diyarların padişahı kardan adam, bir gün kendisini eritecek bir alev parçasıyla karşılaşmış. Anlatacaklarıma başlamadan önce benimle ilgili bilmen gereken üç şey var sevgili okuyan. Kim ne derse desin kırmızı rujun bana...