İthafları yorumlar arasından seçiyorum. Keyifli okumalar!
Arda Yıldırım ciddi bir adamdı. Hırslıydı. Çalışkandı. Her işi inanılmaz bir titizlikle yapıyor, asla geç kalmıyor ve geç kalınmasından da hoşlanmıyordu. Liseden bu yana biraz değişmişti. O zamanlar da laubali bir tip değildi elbette fakat en nihayetinde genç bir adamdı. Şimdi yaşlı bir meşe ağacını anımsatıyordu. Yaşlı, içi geçmiş ama her şeye rağmen yakışıklı.
Bense şanssız bir kadındım. Hem de tümüyle.
Arda'nın işe başladığı ilk hafta onunla çalışmanın nasıl bir şey olacağını görme fırsatım oldu. Birlikte yaptığımız ilk toplantının ardından ofisimin kapısını tıklatarak içeri girmesini beklemediğimi söyleyemezdim. Toplantının dağılmasının ardından, yalnızca on beş dakika kadar sonra bütün ciddiyetiyle cam kapının diğer tarafında dikiliyordu. Onu içeri davet ettiğimde karşıma oturup benden onu genel işleyiş hakkında bilgilendirmemi istedi. Ben de ona çabucak genel işleyişten bahsettim. Dosyalar ilk önce kimlerden çıkıyor, sonra kimlere uğruyor, reklam ofisi nasıl çalışıyor hızlıca bahsedip yaptığımız asıl işi anlatmaya koyuldum. Her ay geçmişten bir yazar ve günümüzden bir yazar seçip yazar dosyaları hazırladığımızı, bu yazarların eserleri hakkında kısa, bilgilendirici yazılar yazıp yeni okurlara tanıttığımızı anlattım. Ayrıca liselerde okutulan edebiyat müfredatını takip ediyor, gençlerin o ay okuyabilecekleri kitaplar hakkında küçük bir köşe hazırlıyorduk.
"Ödev olarak kopyalayabilecekleri bir şeyden ziyade onlara yardımcı olacak, yol gösterecek, hiç değilse ilgilerini çekip derslerine yönelmelerini sağlayacak bir şeyler hazırlamaya çalışıyoruz. Epey seviliyor doğrusu."
Arda "Biliyorum." dedi. "Dergiyi takip ediyorum aslında. Oldukça güzel işler çıkarıyorsunuz. Umarım birlikte çok daha iyilerini de yapabiliriz."
Dergiyi takip etmesine şaşırmamıştım. Fakat içimde küçük bir merak oluşmuştu. Acaba hiç yayına hazırlayanlar kısmına göz atmış mıydı? Orada yardımcı editörlerin arasında yer alan Tan Gürkan ismi ilgisini çekmiş miydi? Bence bu yarı yarıya bir ihtimaldi. Bazı insanlar böyle detaylara bakarken bazıları dergide sadece sevdikleri köşeleri okur, gerisini boş verirdi. Arda'nın hangi gruba dâhil olduğunu bilmiyordum.
"Aslında..." dedim ona dikkatle bakarak. Aramıza sanki karlar yağıyormuş gibi bir soğukluk hâkimdi. "Birkaç yenilikçi fikrim var. Henüz dergideki ilk ayım olduğu için bunları hemen uygulayabileceğimi zannetmiyorum ama ilerleyen zamanlarda biraz değişikliğe gitmek istiyorum. Küçük ama etkili değişiklikler bunlar."
Arda usulca başını salladı. "Güzel fikirlere her zaman açığım fakat bunların ayaküstü konuşulmasını istemem. Niçin bize bir sunum hazırlamıyorsun? Yapmak istediklerini ve bunları neden istediğini anlatan bir sunum. Ne dersin?"
Açıkçası dergi içinde böyle bir resmiyete alışkın değildim. Yardımcı editörken bu ofise gelir, editörün karşısına oturur ve yeni fikirlerimi dakikalar boyu nefes almadan anlatır dururdum. Bazıları hayata geçerdi, bazıları editör tarafından kibarca reddedilirdi. Ama artık yardımcı editör değildim, değil mi? Artık bir projemi hayata geçirmek istediğimde bunu anlatmam ve ikna etmem kişiler başkaydı. Bu meseleleri Arda ile halledecektim ve o bu şekilde çalışmak istiyorsa itiraz etmenin hiçbir mantığı yoktu. İtiraz etmek için bir sebep de yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Kıvılcım
UmorismoBir varmış, bir yokmuş. Soğuk diyarların padişahı kardan adam, bir gün kendisini eritecek bir alev parçasıyla karşılaşmış. Anlatacaklarıma başlamadan önce benimle ilgili bilmen gereken üç şey var sevgili okuyan. Kim ne derse desin kırmızı rujun bana...