1. Bölüm

14K 378 66
                                    

Hayatım boyunca verdiğim en iyi karar İstanbul'a okumaya gelmek olabilir. Her şey uzak ve rahat bir hayat. Özellikle ailemden ve onların getirdiği birçok yükten uzak bir hayat. Sanki yeni dünyaya kapı gibi. İstediğim her şeyi rahat bir şekilde yapabiliyorum. "Sen gelecekteki ağasın böyle davranamazsın." ya da "Ağa olacaksın yakında sorumluluklarının ne kadar fazla olduğunun farkında mısın? Eğlenmeye zamanın olmamalı. Ne bu gevşeklik!" gibi birçok lafı uzun süre duymamak çok iyi gelmişti. Arkadaşlarımla içiyorum, eğleniyorum, gezip tozuyordum.

Ta ki o telefona kadar. Ağam yani babam aradı. "Acilen Uraf'ya gitmen gerek. İtiraz istemiyorum. Okulun zaten tatil. Urfa'ya gidip bir işin ucundan tut. Eğer yapmayacağım dersen, seni doğru buraya gelirtirim ona göre." dedi. Sonuç olarak bana diyecek bir söz düşmedi. Tıpış tıpış Urfa'ya gidiyorum şu an uçakla. En azından Hatay'a yanı başına çağırmamıştı.

Behram aşireti ile aramızda uzun zamandır bir husumet vardı. Tam olarak olayın ne olduğunu bilmiyorum ama eskiden iki ağanın çok yakın olduğunu sonradan birbirlerine düşman kesildiğini öğrenmiştim. Fakat son birkaç yıldır araları iyiye gidiyordu. Ben ise yakında anlaştıkları bir iş için imza atmaya gidiyordum. Sahip olduğumuz mülkler, arsalar, şirketlerde  kayda değer bir hakkım vardı. Bu gelecekteki ağa olmamla ilgisi pek yoktu. Kardeşlerime göre bu işe ilgili hatta çoğu işi İstanbul'dan yürütmem ile ilgiliydi. Severek yapıyordum bu işi kardeşlerime kıyasla.

En fazla bir hafta kalıp, geri döneceğim. Bana kalırsa en fazla iki gün sürer işim bir aksilik olmazsa fakat babam ısrarla bir haftalık hatta daha uzun sürelik bavul hazırla diyip durmuştu. Yine de ben öyle düşünmüyorum.

Uçaktan inince Behram aşiretinin yollayacağı arabayı aramaya başladım. O sırada uzun boylu, üstündeki dar kazaktan hafiften gözüken kaslara bakarsak  yapılı denilebilecek kişinin biraz daha yukarısına doğru bakışlarımı çektim. Gördüğüm suratla karşımda bir yunan tanrısı görüp, onun gerçek olup olmadığını sorgulamaya başladım. Bu süre zarfında iyice yaklaştı. Yaklaştıkça yeni detaylarla karşılaşmam bir oldu. Boyundaki bene gözüm takıldı. Dolgun şeftali tonlarında ki dudaklarında gezdirdim gözlerimi. Bu adam parlatıcı mı kullanıyordu yoksa doğuştan mı parlakdı bu dudaklar. Kestane renginde ki hafiften uzun bıraktığı saçları pırıl pırıl parlıyordu. Hele o simsiyah irisleri sizi karanlığında boğacak derecede karanlık aynı zamanda ışıl ışıldı. Gözlerinin güzel olması yetmiyormuş gibi daha güzel yapan sıralı uzun kirpikleri beni benden aldı. Kendine benim gibi aseksüel birini bile birkaç saniyede etkileydiyse kadınları ve erkekleri ne kadar çok etkiler düşünmek bile istemiyorum.

"Acar siz misiniz acaba?" Urfa aşiretinin gönderdiğini bilmesem kesinlikle tam bir İstanbul beyefendisi derim herhalde. O kadar güzel bir türkçesi vardi ki. Hiçbir şekilde şiveli diyemezsiniz. Bence birçok kişinin türkçesinden iyidir. Ve onun kalın ama eşsiz ses tonlaması ile birleşince ayrı bir mükemmel geliyor kulağa. "Evet, benim. Peki, siz kimsiniz?" Kendini tanıtmayı atladığını benim söylemle fark etmiş olacak ki uzun parmaklı ve damarlı elini bana uzattı ve elini sıkmamla konuşmaya başladı. " Kusura bakmayın ben onu unutmuşum. Ben Behram aşirettinin ağası Eran Behram." Bir dakika bu yunan tanrısı ağa mıydı? Demek bizim oradaki gibi tipsiz, yaşlı bunaklar gibi değilmiş her aşiretin ağası.

Bavulumu elimden aldı ve yürümeye başladı. Ben de onu takip ettim. Havaalanın otoparkına gelince siyah lüks arabaya bindik ve yola koyulduk. Pek konuşmayı seven biri değildi galiba. O yüzden ben de konuşmadım. Bir süre sonra arabadaki akıllı ekranda bulun spotify listesini açtı. Doğru anladım di mi? Bir ağanın spotify listesi var ve şarkılar çok klas. Benim bildiğim ağalar çok ciddi her şeye karşı sert bir tip olur. Aslında bu adamında yumuşak biri olduğunu söyleyemem ama en azından geri kafalı biri değil.

Araba büyük konağın avlusunda durdu. Tam araban inmek için yeltendinde bir el kolumu sertçe tuttu. Kolumu acıtmıştı ama bir şey demeden ona döndüm. "Bizim burada pek sevilmez sizin aşiret. Ona göre davransan iyi edersin. Yoksa o çok sevgili  baban bile senin anca cesedini alır buradan." Kafamı salladım ve hala kolumu sıkan elinden kurtulup, arabadan indim. Açık konuşmak gerekirse dediğine sinirlendim. Madem bizi sevmiyorsunuz beni neden zorla getirdiniz babam benim yerime ne güzel imzaları atıyordu. Bu arada ona karşı düşündüğüm her şey şu an toz buhar olup, uçmuş durumda. Üzerime hafiften çeki düzen verdim ve içeri girdim.

Salona girer girmez herkes ayağa kalkmıştı. Şu an bu ortamı görünce aslında azda olsa evimi özlediğimi düşündüm. Babamın anlattıklarından anladım kadarıyla geçen yıla kadar ağa olan yani Eran'ın babası olan Yöner Ağa'nın eline uzandım ve öpüp başıma koydum. Anladığım kadarıyla dört eşi vardı. Onlarında elini öpüp, boş yere oturdum. Bir süre sonra bir teyze gelip, neli kahve içtiğimi sordu ve gitti. Onun dışında hiçbir konuşma olmadı. Yöner Ağa ve sağında oturan eşi dışında salondaki hatta birkaç şey almak için gelen kadınlar bile bana dik dik bakıyordu ve bu beni aşırı geriyordu. Birkaç dakika sonra salonun içine yunan tanrısı girdi bir an da herkes kendine çeki düzen verdi ama hala dik dik bakıyorlardı.

Kahveler geldiği gibi bir önce konuya gitmeye hazırladım kendimi. Eran'ın da dediği gibi buradaki kimse bende hoşlanmıyordu ve benim kısa sürede buradan gitmem iyi olacaktı. Kahveleri getiren teyze en son bana geldi ve kahveyi uzattı. "Kendini çok kasma. Gözleriyle öldürüyorlar ama hanımağam ve Eran Ağam sana dik dik bakmadığı sürece sorun yok tatlı çocuk." Sonra ise salonu terk etti. Anladığım kadarıyla asıl hanımağa yani Eran'ın anası Yöner Ağa'nın sağında oturan kadındı.

Kahveden bir yudum aldım ve tam konuşmaya başlıyacakken Eran konuştu. "Bakışlarınızı çekin çocuktan. Şu an o bizim misafirimiz ona göre davranın. Yorgun olmalı Hacer, ona bir oda hazırlat. Benim birkaç işim var. O yüzden yarın hallederiz şu imza işlerini." Hacer olduğunu varsaydığım kumral kıvırcık saçları olan eşarplı kız "Tamam, abi." diyip, odayı terk etti. Ondan sonra da Eran çıktı odadan. Onlar gidince Yöner Ağa ve adını hala bilmediğim Hanımağa benimle havadan sudan sohbetlerle konuşmaya başladı. Birazda olsa rahatladım sayılırdı.

Oda hazırlanınca oraya geçtim ve babama kısaca geldiğimi ve işlerin yarın hal olacağını söyledim ve bavuldan pijamalarını alıp, üstüğümü değiştirip yatağa geçtim. Bir dahakine kesinlikle gece uçak almamam gerektiğini aklıma yazdım.

Kontrol etmeye çok üşendiğim için hatalar olabilir kusura bakmayın.

Aşiret BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin