Uzun zaman sonra özenerek dışarı çıkma için hazırlanmıştım. Herhalde Eran'a yapacağım konuşmayı elli kere çalışmıştım ama nedense son dakika diyeceklerimi unutacağım gibi geliyordu. Herkes romantik bir yemek falan seçerdi, birine çıkma teklifi etmek için. Çıkma teklifi edeceğiniz kişi aşiret ağası olsa da. Fakat ben mekan olarak bowling salonunu seçtim. Yemekte etsedim bence çok klasik olurdu. Acaba bowling oynamayı biliyor mu diye hiç düşünmedim. Bilmiyorsa da artık öğretirim. Yapacak bir şey yok.
Buluşmak için ayarladığımız zamanın yaklaştığını anlayınca araba ile yola koyuldum. Bowling salonun girişine arabayı park etmiştim ki Berçin aradı.
"Alo."
"Acar." Arkasından bir hıçkırık sesi geldi.
"Ne oldu güzelim?" Endişem sesime de yansımıştı.
"Cankurt'u." Arkasından burun çekme sesi geldi.
"Şimdi sakinleş ve bana, Cankurt'a ne olduğunu söyle güzelim."
"Cankurt'u bıçakladılar."
"Ne! Şu an hangi hastanedesiniz."
"Üniversetitenin oradaki hastaneye getirdiler. Şimdi ameliyata aldılar. İç kanaması varmış. Annemlere ne diyeceğiz?" Birkaç kez daha hıçkırdı.
"Sen sakin ol. Ben geliyorum şimdi. Oraya gelince konuşuruz." Bir şey demeden telefonu kapattım ve parkta olan arabayı çalıştırdım. Ellerim titriyordu. Onu üç yıldır tanısamda benim için gerçekten önemliydi.
En hızlı şekilde hastaneye vardım ve oradaki görevlilere hangi ameliyat odasında olduğunu sordum. Öğrendiğim gibi koşarak gittim. Gider gitmez ağlamaktan gözleri kızarmış perişan halde koltukta oturan Berçin'i gördüm. Yanına gidip, kendime çektim ve sıkıca sarıldım. "Sapa sağlam çıkacak bu odadan merak etme. Sonra yine sana bulaşacak. Herkese yavşıyacak. Şu an senin güçlü olman lazım." Kafasını hafifçe salladı.
Ne kadar süredir onun ameliyattan çıkmasını bekliyoruz hiç bilmiyorum. Berçin sakinleşince annesini aradı ve onlara haberi verdi. Duyar duyamaz kadıncağaz dağılmıştı. İlk uçakla İzmir'den İstanbul'a gelecekler. Koltukta oturmuş yanımda ağlayan kızı sakinleştirme devam ederken telefonum çaldı. Arayan kişiyi görür görmez. Eran'a haber vermeyi unuttuğumu fark ettim.
"Alo."
"Neredesin? Senin bir saatte fazladır bekliyorum. Bir şey olmadı di mi?"
"Üzgünüm. Aslında ben gelmiştim ama Berçin aradı. Cankurt'un bıçaklandığını söyledi. Doğal olarak hastaneye geldim. Ama söz telafi edeceğim."
"Durumu nasıl?"
"Bilmiyoruz. Sadece ameliyattan çıkmasını bekliyoruz."
"Hangi hastanedesiniz? Geleceğim yanına. Belki bir yardımım dokunur."
"Gerek yok."
"Sen söyle hangi hastanedesin?"
"Yaşam hastanesindeyiz."
"Tamam ben birazdan oradayım."
"Peki." Telefonu kapattım ve Berçin'e geri döndüm.
Yirmi, yirmi beş dakika sonra Eran geldi. Ayağa kalkar kalkmaz ona sarıldım. İçimden bir ses ona sarılmam gerektiğini söylüyordu. İlk önce bu atağıma şaşırmıştım. Sonra ise kollarını bana doladı ve beni daha çok kendine çekti. "Sen iyisin di mi?" Sorun yok dercesine kafamı salladım ve biraz daha boyun girintisine sokuldum. Bir süre sonra ayrıldık.
Eran, Berçine yönelik konuştu. "Geçmiş olsun. Yapabileceğim bir şey var mı?"
"Yok sağ olun." dedi bitmiş bir halde.
O sırada aklıma gelen bir şeyle Eran'ı kolundan çekerek Berçin'den biraz uzağa götürdüm. 'Ne oldu?' dercesine bakıyordu. "Aslında senden Cankurt'u bıçaklayan kişi bulmanı isteyecektim. Eğer yapamam dersen anlarım. Babama söylerim o da halleder."
"Yo! Sorun değil. Ben hallederim."
"Tamam. Sonra beni bilgilendirirsin."
"Hadi Berçin'in yanına gidelim. Galiba Cankurt'un ailesi gelmiş." Birlikte Canan Hanım ve Berkay Bey'in yanına gittik. Beni görür görmez sarıldılar. Ağlamaktan gözleri şişmişti Canan Hanım'ın. Berkay Bey'in durumu eşine göre daha iyiydi.
Onlar geldikten sonrada üç saat bekledik galiba saat çoktan gece yarısını geçmişti. Eran hepimiz için aldığı kahvelerle yanımıza geldi. Onun kolundaki saatte bakınca saatin üç buçuk olduğunu gördüm. Aşırı uykum gelmişti. Gözlerim kapanmak için âdeta bana savaş açmıştı. Normalde sabah erken kalktığım için en erken on bir en geç bir gibi uyumayı tercih ederdim. Bazı ayrıcalıklı günler dışında. Bugün ise aşırı erken uyanmıştım. Eranla buluşacağım diye şirkete erken gidip erken çıkmıştım.
Eran bu uykusuz halimi görünce yanıma geldi. Ve kulağıma doğru fısıldadı. "İstersen omzumda biraz uyuyabilirsin bebeğim." O kalın sesi bu sefer yumuşak çıkmıştı. O sesle bebeğim kelimesi kesinlikle mükemmel geliyordu kulağa. Galiba eridim şu an. Kafamı omzuna koydum ve yavaş yavaş gözlerimi kapadım. O ise ellerimi saçıma atıp, yavaş yavaş okşamaya başladı. Bu daha çok uykumu getirmiştim.
Tam dalıyordum ki ameliyat kapısının açıldığını duydum. Gözlerimi açar açmaz saçımı öpmek içim dudağının yaklaştırmış olan Eran ile karşılaştım. Saniyesinde eski pozisyonuna dönse de gözümden kaçamamıştı. Bu konuyu sonra düşünmeye erteleyip, ayağa kalktım ve doktorun yanına gittim.
"Cankurt Tanant'ın yakınları siz misiniz?"
"Evet, biziz. Durumu iyi mi?" dedi ağlamaklı sesle Canan Hanım. Eşine ve kızına destek olmak için Berkay Bey onlara sarıldı.
"Şu an durumu stabil. İç kanamayı durdurmak sandığımızdan uzun sürdü. Birkaç gün yoğum bakımda kalacak. Herhangi bir sorun çıkmazsa normal odaya alacağız. Şimdilik kimseyi odaya alamayız. Sonra sizi bilgilendireceğiz. Geçmiş olsun."
Doktorun gitmesiyle herkes büyük bir oh çekti. Sevinçten birbirine sarılıyordu herkes. Hatta Eran'a da sarıldılar. Şaşkın şaşkın bana baktı. Ben de sen de sarıl dercesine kaş göz hareketi yaptım.
"İstersen seni eve bırakayım. Çok kötü görünüyorsun."
"Aslında bugün burada kalsam daha iyi olur gibi."
"Acar gidip, aynaya bak. Birazdan düşüp, bayılabileceksin gibi görünüyorsun. Tetikte bekliyorum. Kahramanın olmak için. " Hafifçe kıkırdadım.
"Tamam da benim arabam zaten var."
"Bu halde araba kullanamazsın ki. Maazallah kaza falan yaparsın. Allah korusun."
"Direkt desene senin evinin adresini öğrenmek istiyorum."
"Ne? Öyle bir şey istesem direkt sorardım." Ben de inandım. Daha iyi yalan söylemen lazım Erancım.
"Anladım ben. Hadi gidelim o zaman."
Gitmeden önce arabanın anahtarını Berkay Bey'e verdim. Bir yere gitmeleri gerekirse diye. Evime de gelmelerini teklif ettim ama kabul etmediler. Israr etmek istemediğim için Eran ile yola koyulduk.
Kusura bakmayın. Geçen gün rahatsız olduğum için bölüm yazamadım. Hatalarım varsa maruz görün.