Sabah erken saatlerde evden ayrıldım. Acar kanunlarının birinci ve en önemli kanunu zor durumlardayken oradan en hızlı şekilde uzaklaş ve ben bu kanuna her zaman uyarım.
Geçen gün Eran'ın dediklerini gün boyunca düşünüp durdum. Özellikle beni nereden tanıdığını düşündüm. Ben onu hiç daha önce görmediğime eminim. Yoksa bunca yıl beni sapık gibi takip mi etmişti. Aslında aklımdan çıkmayan bir şey daha var ama onu hiç düşünmek istemiyorum. Çünkü düşündükçe beni içine çekiyor. Onun yumuşak dudaklarının tadına bakmak beni benden almıştı. Bu yaşıma kadar hiç kimseden etkilenmemiştim. Cinsel arzu hissetmek bile söz konusu değildi. Fakat şu an işler değişmiş gibi hissediyorum.
Bu düşünce karmaşası beni çıldırtmak üzereydi. Böyle zamanlarda kendimi kütüphaneye kapatırdım ve telefonu kendime gelene kadar kapatırdım. Yine öyle yapacağım. Biraz kafamı dağıttıktan sonra son bir kez daha düşünüp, karar vereceğim. İçimden bir ses uzun süre kendimi dünyadan soyutlayacağımı söylüyor.
Yazlığıma geldiğim gibi telefonumu kapattım ve en üst katta kendimi kapattım. Burası iki katlıydı ve ben üst katın bir kısmını lavabo, mutfak ve kütüphane şeklinde ayarlatmıştım mimarlara. Üst kata çıkan merdivenlerin sonunda bir kapı bulunuyordu. O kapıyı kitledim. Sonra kütüphane kısmına geçtim. Odada bulunan ses sisteminden klasik müzik açtım ve klasiklerime yöneldim.
Kaç saatti mi burada geçirdim ya da kaç günümü bilmiyorum ama okumak bana iyi gelmişti. Kitaplarda aşklara eskiden hep özenirdim fakat bundan dört, beş yıl önce kız kardeşimi kaybettim. O benim gözbebeğimdi. Onu herkesden her şeyden sakınırdım. Saçının teline zarar gelse dünyayı yakardım. O öldükten sonra her şey değişti. Hayatım değişti, bakış açım değişti, düşüncelerim değişti, hislerim değişti kısacası ben değiştim.
Benim gözbebeğimin ne zaman bir sorunu olsa bana gelirdi. Benden hiçbir şey saklamazdı. Yine öyle bir günlerdeyken bana, aşık olduğunu söyledi. Onu gördüğünde kalbinin yerinden çıkacak gibi olduğunu, karının içinde kelebekler uçtuğunu söyledi. Kim olduğunu sorduğumda söylemedi. Ben de pek üstelemedim. Şu zamana kadar gördüğüm en mutlu halleriydi. Sevdiği çocuk ona çok iyi davranıyordu.
Ta ki o güne kadar her şey onun için iyi geçti. Bir gün babam öğrendi olayları. Meğerse benden saklamasının sebebi düşman aşiretlerimizden birinin oğluna aşık olmasıymış. Babam ilk benle konuştu. Bana onların aralarındaki olayları oğlanın aşiretindekiler öğrenirlerse onu büyük ihtimalle öldüreceklerini söyledi. İçimi büyük bir korku sardı. Onun öldüğünü düşünmek bile benim için büyük bir acıydı. Babam, Melisay ile aramı bozmamak için gidip kendi konuştu. Tabii o, ondan ayrılma düşüncesini, düşündüğüm gibi reddetti. Sonuçta onu deliler gibi seviyordu.
Babam son çareyi onu odaya kapatmakta buldu. Ben ise başka yollar arayıp durdum. Güçlü bir aşirettik elimizden eminim başka bir şey gelirdi. Fakat ben çözüm bulmadan o evden kaçtı. Doğal olarak onu aramaya koyulduk. Neredeyse Hatay'ın tamamı benim meleğim için seferber oldu.
Babam uzun zamandır onu bulmak in uyumadığımı bildiği için zar zor eve yolladı beni. Onun odası gittim eve gidince. Daha önce fark etmediğimiz notu yerde buldum. Notta kısacası onu çok sevdiğini, onsuz yaşayamayacağını anlatıyordu. En sona ise bana bir şey olursa diye başlayan cümleyi kurmuştu. İlk baş okumak istemedim. Çünkü ona bir şey olma ihtimalini düşünmek istemiyordum. En sonunda cümleyi okudum. "Eğer bana bir şey olursa benim için kendine iyi bak ve ileride birinin seni gerçekten seveceğini düşünüyorsan herkesden sakladığın kendini ona göstermeye çekinme, benim kahramanım." yazıyordu. Aynı cümleyi ne kadar okudum bilmiyorum. Bir süre sonra okurken uyuya kaldım. Onun gibi kokan yatağında.
Anamın haykırışıyla uyandım. "Olamaaz! Benim kuzum ölemez! Uyan kuzum! Uyan!" diye feryat figan ediyordu. Koşarak avluya indim. Anam Melisay"ın kanlar içindeki ölü bedenine sarılmış. Çığlıklar atıyordu. O an dizlerimin bağı çözüldü. Yere çakıldım. O öldü. Hayatımın neşe kaynağı öldü. Onu benden aldılar. O gitti. "Hayır, hayır,hayır! O ölemez!" diye kendi kendime ne kadar ağlarken sayıpladım bilmiyorum ama o günden sonra dünyaya kendimi kapadım.
Bir yıl boyunca konaktan çıkmayı geç, odamdan çıkmadım. Adam akıllı yemek yemedim, içmedim, günlerce uykusuz kaldım. O zamandan itibaren kitaplara daha çok sığındım. Kitapları okurken aklıma o geliyordu. O bir yıl boyunca hayat benim için durdu. Zar zor kendimi toparladım. Herkesin ağzında "Sen ağa olacaksın bir an önce toparla." vardı. Ne yani ağalar acı çekemez miydi? Onların duyguları yok muydu? Ben de en sonunda çareyi İstanbula okumaya gelmekte buldum. Kendimi işe adadım. Ara sıra Hatay'a uğradım tabii.
O zamanlar aşka karşı inancım iyice yok olmuştu. Sonuçta aşk denilen şey onu benden almıştım. Şimdi düşünüyorum da galiba aşka sıcak bakabilirim. Melisay'ın benden istediği şeyi yapabilirim. Eran'ın sevgisi bana saf sevgi gibi geliyordu. Belki onunla deneyebilirdim. Ona karşı ben de ufaktan bir şeyler hissetmeye başlamıştım.
Artık bu kattan çıkıp, dünyaya geri dönme zamanı. Kapının kilidini açtım ve aşağı indim. İlk baş bir duş aldım sonra ise güzel, sağlıklı bir kahvaltı yaptım. Telefonumu açar açmaz. Yüzü geçen arama ve elli tane mesaj ile karşılaştım. Hepsi bende kayıtlı olmayan bir numaradan gelmişti. Mesajlara göz gezdirince numaranın sahibinin Eran olduğunu anladım. Onu daha fazla meraklandırmayıp, numarasına basıp aradım. Birkaç kez çaldıktan sonra hemen açıldı.
"Acar iyisin di mi?" Sesi telaşlı ve endişeli geliyordu. Nedense sesini duymak beni rahatlatmıştı.
"Evet iyiyim."
"Ben geçen günlerde yaptığım şey için özür dilerim. Onun yüzünden kendini kütüphaneye kapatıp, bir süreliğine kendini dünyaya kapattığın için özür dilerim. Açıkca söylemek gerekirse kendimi kaybettim ve unutursun sanmıştım." Sesi pişman geliyordu.
"Hayır, özür dileme. Senin suçun değildi. Sıklıkla olan bir durum zaten."
"Açık konuşmak gerekirse seni evde göremeyince çok korktum. Kaç kez seni aradım, şirketine gittim bilmiyorum. Barcan Ağa ile konuşana kadar böyle bir şey yapacağından haberim yoktu"
"Babamla pek yakınsınız galiba." dedim hafiften kıkırdayarak.
"Aramız fena değil denebilir. Sen şu an iyisin di mi? Lütfen doğruyu söyle bana."
"İlk baş iyi değildim ama şu an iyiyim. Aslında bir ara seninle buluşmak isterim."
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten."
"O zaman müsait olunca bana haber verirsin."
"Yarına ne dersin?"
"Tamam derim."
"O zaman görüşürüz."
"Görüşürüz." Sesindeki o heyecanı hissettim. Buluşma teklif edince âdeta çocuk gibi sevinmişti. İçimden bir ses Eran Behram'a yakında sırılsıplam aşık olacağımı söylüyor.
Biraz geç attım kusura bakmayın işim vardı. Hatalarım varsa maruz görün.