"Hayatım, gidelim mi?" Ne zamam geldiğini bile anlamadığım Eran elimi tuttu ve beni avluya doğru götürdü. Arabaya bindik ve yola koyulduk. Şehirin merkezinden gittikçe uzaklaşmaya başlamıştık. Ormanlık alanlardan geçmeye başlayınca yol boyunca koruduğum sessizliği bozdum.
"Nereye gidiyoruz?" Bir saniyeline bana baktı ve yola geri döndü. Cevap vermeyeceğini anlayınca sorumu direttim. Sonuç ise hüsran.
Neredeyse bir saat sonra ormanın ortasında bulunan şelalenin dibindeki otantik aynı zamanda resmi bir mekanın önünde durduk. Ben mekanı arabanın içinden izlerken Eran çoktan kapımı açmıştı. Elimden tuttu ve beni çıkardı. Ayaklarım uğuştuğu için ilk adımda sendelensemde sonradan kendime geldim ve Eran'a ayak uydurdum.
İçeri girerken görevli rezervasyon yaptığımız yere kadar eşlik etti. Masaya yerleştiğimizde Eran aşırı gergin görünüyordu. "İyi misin?" Elerini paltonoluna silerken konuştu. "İyiyim, neden öyle düşündün ki?" Ufak bir tebessüm oluştu yüzümde.
"Gözlerime bakamıyorsun. Sarsılmaz duruşuna nazaran elerin titriyor ve terliyor. Son olarak birazdan dünyanın sonu gelecekmiş gibi görünüyorsun." Son dediğimle güldü.
"Galiba haklısın. Biraz stresli ve gerginim. Yemekleri yiyelim kendime gelirim. Bu arada buranın bonfilesini tavsiye ederim."
Garsonun gelmesi ile ikimizde bonfile söyledik. Aynı zamanda yanında içmemiz için beyaz şarap sipariş ettik. Şaraplarımız önceden geldi ve servis ediliyormeye başlandı. Biz ise o sırada koyu bir sohbete dalmıştık. Saçma sapan olan anılarımızdan bahsediyordu. Eran'ın küçüklük anılarını dinlerken gereğinden fazla kahkaha atmış olabilirim.
Yemeklerimizi de bu şekilde yedik. Ara sıra ise manzaranın keyfini çıkardık. Bu gün kaçıncı kadehim olduğunu sayamadığım şarabımdan bir yudum aldım. Tam Eran ciddi bir konuşma yaparkenki haline bürünmüştü ki telefonum çaldı.
Ekranda yazan isime baktım ve telefonu kulağıma götürdüm. "Alo, nasılsın?"
"İyiyim, sen?" Sesi normalden daha ciddi geliyordu. Bu gün herkes ayrı bir ciddiydi.
"Ben de iyiyim. Nişanlımla yemek yiyorum, ya sen?"
"C'è qualcosa di cui ho bisogno per parlarti." (Seninle konuşmam gereken bir şey var.) Tedirgin olmalı ki İtalyancaya geçiş yaptı. O zaman ben de ayak uydururum.
"Sto ascoltando." (Dinliyorum.)
"Mio padre ha saputo del matrimonio. Sicuramente non calmo." (Babam düğünü öğrendi. Kesinlikle sakin değil.) Bir süre sustu ve konuştu. "Le cose possono succedere in qualsiasi momento.Devo riattaccare, chiamo più tardi." (Her şey her an olabilir. Kapatmalıyım, sonra arayacağım.) diyip, telefonu kapattı.
"Bir sorun mu var?"
"Ee, onu yarın öğreneceğiz. Neyse sen ne diyecektin?"
"Tatlılar gelsin bi." Tamam dercesine kafamı salladım ve başka bir konuya geçtik. Tatlılar geldi ve bir kadehi daha devirdik.
"Herkesin bir umudu vardır. Bir savaşı, bir kaybedişi, bir acısı, bir yanlızlığı, bir hüzünü, bir aşkı... Sen benim aşkım, umudum, savaşım... Kısacası sen benin yaşama sebebimsin. Biraz geç oldu ama benimle evlenir misin?" diyip, diz çöktü.
Şok olmuş ve heyecanlanmış bir şekilde diz çökmüş şekilde duran adama baktım. Benim aklımdan bile çıkmıştı evlenme teklifi. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki...
Ayağa kalktım ve "Hayır!" dedim. Şok olmuş şekilde kaldı.
"Ne?" Sadece güldüm. "Kusura bakma ama yarın aşık olduğum adamla evleneceğim. Geç kaldınız." O da bu dediğimle gülmeye başladı. Ayağıya kalkıp elime uzandı ve gümüşten olan halkanın üstünde zümrüt ve elmaslar sıralanmıştı. Erkek için tasarlanmış olduğuda belliydi. Yüzüğü taktığı an dudaklarına yapıştım. Yumaş bir öpüşle başlasada devamı öyle olmadı. Alt dudağımı tutkuyla emmeye başladı. Onun hızlı öpüşlerine karşılık vermeye çalışırken dişlerini dudağıma geçirdi ve çekiştirmeye başladı.
"Bunun sonu belli en iyisi biz hesabı ödeyelim." Eran hesabı ödemeye giderken telefondan şişmiş dudağıma baktım. Eran'ın gelmesi ile restauranttan ayrıldık. Merkeze doğru giden yol yerine ormanın içine gitmeye başladım. Neredeyse yarım saat sonra dağ evine benzeyen bir yere geldik. Birlikte arabadan indik.
"Yıllar önce babamın babası hatta onun babası buraya en büyük aşklarını getirmiş. Hatta o yüzden dedemin, babaannemden başka eşi yok. Malum babam aşık olduğu kişi ile evlenemediği için kimseyi buraya getirmedi. Şimdi ise buraya aşık olduğu kişi getirme sırası ben de." dedi ve beni elimden nazikçe tutup evin içine götürdü.
Umarım hoşunuza gitmiştir. Yazım hatası varsa kusura bakmayın.