Kaç gün oldu sayamadım. Onun güler yüzünü görmeyeli, sesini duymayalı. Uzun zamandır yoğum bakımda. Hastanenin kapısında her an bir şey olabilir diye bekliyorum ama değişen hiçbir şey. Her zamanki gibi hastanenin kapısında beklerken telefonum çaldı.
"Dinliyorum seni Burhan."
"Abi, Acar'ı bu hale getirenleri bulduk ama pek hoşuna gidecek biri değil. Bir de..."
"Bir de ne Burhan?" Sesim gittikçe sertleşiyordu.
"Adamların cesedini bulduk. Biri bizden daha önce davranmış."
" Barcan Ağa işi bana bırakmıştı. Onun emrinde biri olmaz. Bizim emrimiz de olan biri olması imkansız. Kim o zaman bu kişi? Herhangi bir bilgi var mı elimizde şu an."
"Yok, Ağam ama sen merak etme ben hemen halledeceğim."
Telefonu kapatmam ile derin düşüncelere dalmam bir oldu. Kendi elemanını mı ortadan kaldırmak istemişti yoksa benimle aynı sebepten mi yapmıştı? Araştırmalarımız sırasında rastlamamız gerekmez miydi?
Kendimi düşüncelere o kadar kaptırmıştım ki yanıma oturam Eslem Hanımağamı fark etmedim. Elini dizime koyması ile ona döndüm. Yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Gözlerinin ağlamaktan şişmiş ve morarmıştı. Saçlarını ve dudaklarını Eslem Hanımağamdan aldığı gözle görünür şekilde belliydi.
"Daha iyisiniz değil mi?" diye sordum konuşmayı başlatabilmek için. Uzun zamandır aynı ortamdaydık ama konuşma fırsatımız olmamıştı.
"Acar gözlerini açacana kadar ben iyi olamam oğlum." Bir süre sessizlik oldu.
"Eran oğlum sana bir şey soracağım?"
"Tabii, sizi dinliyorum."
"Acar'ı gerçekten seviyor musun?"
İlk baş sorusu ile afalladım. Ne diyeceğimi bilmemedim. Ben de aklıma ilk gelenleri söyledim. "Ben onu ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlıyorum. Görür görmez kalbim onun için deli gibi atmaya başladı. Ondan uzaklaştığım her dakika kalbime ağrılar giriyor. Açıkça söylemek gerekirse ben onsuz yapamam. Kendimi anlatabildim mi emin değilim ama olay bu."
Hafifçe güldü ve "Ben senin ne demek istediğini anladım." Öyle bir baktı ki gözlerime önemli bir şey söyleyeceğine emin oldum. "Eğer şimdi söyleyeceklerime beni pişman edersen seni yaşatmam ilk baş bunu bil. Benim oğlum zekidir, güçlü bir yapısı vardır ama senin gibi değildir. Kendini koruyamaz. Kapalı kutu gibidir. Her geçen gün başarısı artıyor ve aynı zamanda düşmanları. Sen onun kapalı kutusunu açmışsın kalbine de girmiş gibi görünüyorsun. Ben kalbimin bit parçasını çoktan kaybettim diğer parçasını da kaybedemem." Bir süre sustu ve göz yaşlarının akmasına izin verdi. Kendini toparlıyınca konuşmasına devam etti.
"Onu bütün kötülüklerden koruyacağına inanarak seni Acar uyanınca hayırlı bir iş için konağımıza bekliyor olacağız." Konuşması biter bitmez kalkıp gitti. Arkasında duyduklarını sindirmeye çalışan beni bırakarak. Baya baya gel oğlu mu iste dedi. Rüyada falan mıyım acaba?
Ne yapacağımı bilemez şekilde orada oturdum. İçimi bir sevinç kaplamıştı fakat korku ağır basıyordu. Acar'ya istemezse diye düşünmeden edemiyorum. Onu benimle zorla evlendiremezdim. Onu canım pahasına korurdum ama bunun için evlenmemize gerek yoktu.
Barcan Ağanın bana doğru koştuğunu gördüm. Hemen ayağa kalktım. Acar'a bir şey olmamıştır di mi? Barcan Ağa yanıma geldi ve dizlerini tutarak bir süre soluklandı. "Acar uyandı! Onu normal odaya alacaklar!" Duyduğum şeyle koşarak hastaneye girdim. Yoğun bakım odasının kapısına gelir gelmez Odadan yatakla birlikte çıkan Acar'ı gördüm. Gözleri yarı açıktı. Hemen elini tuttum. Bana bakıp, dişlerini göstererek güldü. Özledim gülüşü görmek yanaklarımdan yaşların akmasını sağladı.
"Ağlama, bak artık iyiyim." Beni mutlu etmek istermiş gibi daha çok güldü. Onunla birlikte normal odaya geçtik.
Bütün ailesi tek tek onu ziyaret etmeye gelmişti. Ben de Acar'a yeni giysiler getirmek için eve girdim. Odasına girer girmez hâlâ temizlenmemiş kanlı çarşafla karşılaştım. O günü hatırlayınca kendimi kötü hissetmeden edemiyordum. Bunun arkasında kim varsa onu kesin bulacağım.
Alacaklarımı alıp, hastaneye geri döndüm. Şaşırtıcı şekilde Acar'ın odasının önünde kimse yoktu. İçeri girince odada da Acar dışında kimsenin olmadığını fark ettim.
"Yanıma gelir misin Eran?" Elimdekileri kenara koydum ve yanındaki koltuğa oturdum."Sana söylediler mi bilmiyorum ama anamlar seninkilere..." Bir süre durdu. Gözlerini benden çekti ve odanın içinde dolaştırdı. "En yakın zamanda beni istemeye gelmelerini söylemiş." Gözlerini bana çevirdi ve cevabımı beklemeye başladı.
"Biliyorum, Eslem Hanımağam benimle de konuştu." Hemen sinirli bir şekilde konuşmaya başladı.
"Sen beni tanıyor olabilirsin ama ben seni tanımıyorum. Seninle aniden evlenemem. Senin de benin gibi düşündüğünü sanıyordum. Yanılmışım galiba. Sana karşı bir şeyler hissetmeye başladım ama bunu yapamam. Hem aşiretler bunu iyi karşılamaz. Zaten Urfa'nın bizi sevmediği belli."
Bir şey diyemedim. Sadece sustum. O da bu sürede sakinleşti. "Benimle evlenmen için zorlayamam. Bu senin kararın ve ben karşı çıkmam. Aşiret konusuna gelirsek. Urfa'da benim sözüm geçer. Sizin tarafı bilmem ama benin sözüme söz söylenmez. Yani orayı dert etme. Sadece senden bir şey isteyeceğim biraz düşün. Sen kararını verene kadar yalnız kalsan iyi olur." Yavaşça kalktım ve odayı terk ettim. Umarım kararı değişirdi. Değişmese de ben bir ömür daha onu beklerim.
Bölüm atmayalı uzun süre oldu. Aslında daha önce atacaktım ama içime pek sinmedi. Daha da bekletmek istemediğim içinde attım en sonunda. Hatalarım varsa kusura bakmayın.