5. Bölüm (Eran Behram tarafından)

5.1K 255 14
                                    

İki yıl önce

Küçüklüğümden beri Hataylılara karşı nefret sözleri ile büyüdüm. Nedenini kime sorsam herkes farklı şeyler anlatıp durdu. Olayın gerçeğini annem ve babam dışında kimse bilmiyor. Onlarda bana anlatmıyor. Özellikle Hatay'ın en güçlü aşireti olan Kancı aşiretine karşı büyük bir nefret var. Olayın otuz yıl öncesine dayandığını biliyorum.

Otuz yıl önce iki aşiretin arasından su sızmazmış. Babam bana küçükken Hatay'ı anlatırdı. Oradaki anılarını. En çokta Barcan Ağayı. En sonunda merakıma dayanamayıp Hatay'a geldim. Belki bir ümit olayları burada öğrenirim diye. İlk baş Hatay'ın halkından öğrenmeye çalıştım. Tabii gerçek kimliğimi saklayarak. Çünkü onlarında bizi sevmediğini sanıyordum. Meğerse öyle değilmiş. Yine istediğim bilgiye ulaşamadım.

O zaman bilgiyi olayın yaşayanlarından almam gerek. Bu zamana kadar ne istersem elde eden biri oldum. Tek elde edemediğim şeyin bu olması sinirleri aşırı derecede bozuyor. O yüzden artık bu olayın burada bitmesi gerek.

Kancı konağına doğru arabayı sürmeye başladım. Merkezin ortasında bizim konağın iki katı büyüklüğünde bir konaktı. Konağın girişindeki adamlar beni durdurdu.

"Buraya ağanın izni olmadan kimse giremez beyim. Geldiğiniz gibi geri gidin."

"Ben Eran Behram. Ağanızla konuşmam gerek. Eminim benimle konuşmak ister." Yanındaki adamla bir süre kürtçe konuştu. Anlamamam için yaptığı bir eylem değildi. Sonuçta aşiretlerin neredeyse hepsi kürtçe bilir. Yanındaki adam telefonuyla birini aradı ve ötede konuşmaya başladı.

Geri geldiğinde bana yönelik konuştu. "Ağam Harbiye şelalesinin yakınlarındaki konakta şu an Acar Ağamla. Gittiğin gibi konağı hemen bulursu zaten oradaki tek konak. Seni bekliyor orada."

"Sağ olun beyler." Akıllı ekrandan Harbiye şelalesine giden yolu ayarladım ve sürmeye başladım. Yarım saat ve bir saat arasındaki yolculuğun sonunda Harbiye şelalesinin yanına vardım. Şelalenin yanında gördüğüm çocuğa konağı sormaya karar kıldım. Arabayı kenara çektim ve arabadan inip, çocuğa doğru yürümeye başladım.

Yaklaştıkça o yumuşak hoş tını kulağıma dolmaya başladı. "Karanfil kokuyor cigaram cigaram. Dağlarına bahar gelmiş memleketimin. Karanfil kokuyor cigaram cigaram. Dağlarına bahar gelmiş memleketimin." Ne kadarda güzel söylüyordu. Bir yandanda önündeki tuvale şelalelenin resmini çiziyordu. Hava soğuk olduğu için küçük dudaklarını büzmüş duruyordu. Arada sırada küçük burnunu çekiyordu. Uzaktan o kadar tatlı görünüyordu ki! Siyah saçları çenesine kadar uzun olan dalgalı saçları havada uçuşuyordu. Rüzgar sayesinde bana taşına o şekerli meyveli kokuyu biraz daha solumak istiyordum. Orada ayakta saatlerce onu izleyebilirdim.

O sırada biri sırtıma dokundu. "Ne arıyorsunuz burada?"

"Barcan Ağanın konağını arıyorum. Beni bekliyor da."

"Buradan dümdüz gidince karşınıza çıkar konak. Acar Ağam rahatsız olmadan uzaklaşın buradan." Bu çocuk Acar Kancı mıydı? Nasıl aşiret çocuğu olabilir bu kadar masum görünen bir çocuk. Bizim ellerimiz kana bulanır oysaki. Ama bu çocuk çok farklı. Hem saçı uzun olan aşiret çocuğu yoktur ki!

Adam bana dik dik bakmaya devam ediyordu. Daha fazla burada durmayıp, arabaya binip, konağa doğru sürdüm. Konağa gelince Barcan Ağa ile konuştum. Sağ olsun. Bana her şeyi anlattı fakat o sırada aklımda sadece Acar vardı. O hoş kokuyu bir daha almak istiyordum. O yumuşak tınıyı bir daha duymak istiyordum. O görüntüyü saatlerce izlemek istiyordum. Galiba mümkün değildi ama elbet bir gün bunlar mümkün olacak. Çünkü ben mümkün kılacağım.

Bu bölüm kısa oldu çünkü uzun yapıp sıkmak istemedim. Bazı bölümleri Eran'ın ağzından yazmayı düşünüyorum. Husumet olayına ise başka bir bölüm ayrıca değineceğim. Hatam varsa maruz görün.

Aşiret BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin