İsteme günü olanlar gerçekten berbattı. Zaten Mercan anam ile büyük bir kavga oldu aramızda çıkışta. Hala Hatay'dayız. Acar'ı da almadan gitmeyi düşünmüyorum. Gerekirse yıllarca onu burada beklerim.
Barcan Ağa sağ olsun bize kalacak bir konak ayarladı ne kadar bize kızgın olsa da. Her gün Kancı konağına Acar'ı görmeye gidiyorum ama beni içeri almıyorlar. Son gitmeye kalktığımda konağa yaklaştırmadılar bile. O zaman öğrendim zaten o olaydan beri kötü bir ruh halinde olduğunu.
Onu bu hale getirmiş olmak beni yerle bir etti. Kafamı dağıtmaya ihtiyacım olduğu için buradaki cluplardan birine içmeye gitmeye karar verdim. İçeri girdiğim gibi bir yere oturup, viski içmeye koyuldum. Acaba oradaki adam "Zaten daha yeni kendine getirmişlerken bir daha onun moralini bozma." derken ne demek istedi. Ne kadar kötüydü durumu? Asıl soru kim onu toparlamıştı. Galiba cevabımı şu an alıyorum.
Karşımda kızıl kısa saçlı, mini etek ve göbeği açık deri üst giymiş, bir kızla deli gibi dans eden bir Acar var. Onu bir buçuk hafta sonra görmek ne kadar iyi gelse de bu kız kim? Benim gözümün nuruna sarılmış dans ediyor. Kıskançlıktan çıldıracak bir hal almaya başladım. Acar'ı mutlu görmek güzeldi ama onu mutlu eden kişinin ben değilde bu kız olması beni çıldırmaya yetecek bir sebepti.
Acar kızdan ayrıldı ve bir bardak tekila ve rom alıp, kızın yanına döndü. Tekilayı kıza verip, romu içmeye koyuldu. Ve tanıdık bir sahne daha gerçekleşti. Biten bardakları parasını ödediler ve Acar, kızın belinden tutu ve çekti. Kulağına doğru konuşmaya başladı ve bir anda kız Acar'ın dudağına doğru yöneldi.
Daha fazla yerimde duramayacaktım. Hemen ayağa kalkıp, Acar'ı çektim. Acar beni gördüğüne şaşırmış gibi değildi. Tam tersi tatmin olmuş gibiydi ama konumuz şu an bu değildi. Kıza bir süre diktik bakıp, Acar'ın beline kolumu attım ve çıkışa doğru yönlendirdim. Bana zorluk çıkarmaması şu anlık iyiydi.
Onu arabaya bindirdiğim gibi Hatay'a gelmeden önce bulduğum otele doğru sürmeye koyuldum. Ne ondan ses çıkıyordu ne benden. Kendimi sakin tutmak için şu an büyük bir çaba sarf ediyordum.
Sinirime eklenen bir şey daha oldu. Acar'ın elini uyluklarımda hissetmeye başladım. Yavaş yavaş okşuyordu orayı. Sarhoş diye böyle yapıyordur, dedim kendi kendime ve Acar'ın elini ittim. Ama yine okşamaya başladı. Tırnaklarını sürtüp, duruyordu ve bu beni çıldırtıyordu. Asıl beni kendimden geçiren Acar'ın elini penisimde hissetmem olmuştu. Bu sefer sinir değil arzudan çıldırmış gibi hissetmeye başladım.
Otele geldiğimiz gibi anahtarı valeye verdim ve Acar'ı kolundan tutup, resepsiyona götürdüm. Hemen bir oda ayarlayıp, odaya çıktık. Acar ile içeri girmemle onu öpmek için eylemden bulundum ama geri çekildi.
"Önce bilmek istediğim birkaç şey var, Erancım." dedi cilveli bir şekilde.
"Neymiş onlar, bebeğim." Ona bebeğim dememi sevdiğini bildiğim için böyle hitap etmekten çekinmiyordum.
"Gerçekten beni seviyor musun?"
"Bu da sorumu bebeğim. Senden başkasını gözüm görmüyor ki!"
"Eğer evlendiğimizde çocuğumuz olmazsa üstüme kuma getirecek misin?" Bunu söylerken yüzüne bir hüzün hakim olmuştu.
"Sakin böyle şeyler düşünme. Hayatıma senden başka kimseyi almayı aklımın ucundan geçirmedim ve geçirmeyeceğim. Kendini sakın üzme." diyip, kendime çektim onu.
Sarılışımdan kurtuldu ve dudağıma doğru hareket etti. Hemen o dolgun kiraz rengi dudaklarını kabul ettim. Yavaş ve sakin bir şekilde dudağını dudağımda oynatıyordu ve bu beni kendimden geçirmeye yetiyordu. Bir süre sonra ağzını aralaması ile bende araladım ve işe dillerde girdi. Etrafı öpüşme sesleri dolduruyordu. Ben onun ağzını o da benim ağzımın içini keşfetmeye çalışıyordu. Uzun süren öpüşmemizin ardından soluksuz kaldığımız için sesli bir şekilde ayrıldık.
İkimizde aklında şu anlık ileri gitmek yoktu. Gecenin geri kalanını yatakta Acar benim koynumdayken geçirdim. Hayatım boyunca yaşadığım en iyi uyku olsa da aklımda geçenki gibi bir olay olur düşüncesi çıkmıyordu. Neyse ki öyle bir olay olmamıştı. Huzurlu uykumuzdan uyanıp, kahvaltı etmeye gittik.
Gün hayal ettiğimden bile güzel geçti. Birbirimiz hakkında birçok bilgi öğrendik. Bu hem Acar için hem de benim için çok iyi olmuş. Ortak yönlerimizi keşfettik ya da sevmediğimiz şeyleri. Günün en güzel saati ise lunapark vaktiydi.
Acar'ın kendine verdiği bir söz varmış ve bizden bunu gerçekleştirdik. Bu beni dünyalar kadar mutlu etti. Acar, gerçekten sevdiğim insanla dönme dolabın tepesinde pisyedili oynamak istiyorum, diye bir şey söylemiş.
Önce deniz kenarında bana oyunu öğretti. Sonra ise dönme dolaba bindik ve oynadık. O kadar eğlendim ki! En güzeli ise Acar'ın muazzam gülümsemesine saatlerce görmemdi. Birlikte, galiba bütün oyuncaklara bindik. Acar'ı eve bırakmadan önce dediği şey ise kalbimi anlık kan pompalamayı durdurdu.
"Seni seviyorum, Eran." Bir süre öylece kaldım. Sonra kendime geldim ve onu belinden çekip, sıkıca sarıldım. Konağın önünde olmasaydık onu, o an saatlerce öpebilirdim. Tam avluya girecekti ki bana döndü ve "Yarın sizi beni istemeye bekliyor olacağım ama Mercan ananı ve Hacer'ı getirmezsen sevinirim. Hala ona ev halkı ve ben sinirliyiz. Yoksa beni anca rüyanda isterken görürsün." diyip, gitti. Şimdiden yarın için sabırsızım.
Sizce de evlenme zamanları gelmedi mi artık? Bu arada hikayede görmek istediğiniz bir sahne varsa yazabilirsiniz. Sizce nasıl ilerliyor? Umarım sizi sıkmıyordur hikaye. Hatalarım varsa maruz görürseniz, çok sevinirim.