Sokağı döndüğümüzde kalabalık bir grup endişeyle bizi dışarıda bekliyordu. Yani sanırım bizi bekliyorlardı, çünkü araç sokakta göründüğü gibi herkes bize dönmüştü. Derya beni gördüğü gibi ufak çaplı bir şok geçirirken araçtan indim. "Boynuna ne oldu!" diye cırladı.
Boğazımı temizledim "Bilmediğim bir cisimle sıkılmak suretiyle boğuldum." Boynum acıyordu ama keyfim yerindeydi.
Kayra'dan "Burak!" diye nefretle bir ses çıkınca Burak'a döndüm. Yavaşça araçtan iniyordu o sırada Kayra konuşmaya devam etti. "Bana Rüya'yı boğduğunu söylersen eğer-"
"Saçmalama!" İçimi titreten bir nefretle gürlediğinde her taraf sessizliğe boğuldu. Ben bile donup kalmıştım.
Üstü başı kan içinde olduğu için sanırım kimse anlamıyordu. "Burak yaralı." Dedim o sessizlik içinde. O an her şey hızlı oldu tam anlayamamıştım apar topar sağlık bölümüne götürülmüştüm. Burak'a dikiş dikilirken bana biraz oksijen verildi ve boynuma buz tuttum.
Odadaydık, ben koltukta oturuyordum Burak ise yatakta oturuyordu oda çok kalabalıktı. Bana daral basarken yüzümdeki hava verilen maskeyi çıkarttım boğazım acıyordu. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
Bir süre sonra herkes yavaş yavaş odadan ayrıldı ve sadece ikimiz kaldık, kendimi onunla bakışırken bulmuştum. "Nasılsın?" diye sordu sakince.
"İyi sen?"
"İyi." dümdüz yolda karşılaşmışız gibiydi.
Yüzüme bir gülümseme yerleştirip onu yakaladığımı belli ettim. "Yalan söylüyorsun."
"Sen de öyle." Dediğinde güldü. Sonra "Yorgunum." Diye itiraf ettiğinde gülmeyi bıraktım.
"Ben de öyle." Diyebildim sadece.
Telefonum çaldığında arka cebimden çıkartıp ekrana baktım. İç mimar arıyordu, kulübe gitmem gerekiyordu doğru! Aklımdan çıkmıştı. "Gitmem gerekiyor." Diye mırıldandım.
Bunu söyleyebildiğime bile şaşırmış görünüyordu. "Hayır takip ediliyorsun bir yere gittiğin yok."
Dese de ayaklandım ve sakince konuştum. "Kulübe gideceğim, işleri halletmem lazım." Gözlerindeki korkuyu okuyabiliyordum.
Bir nefes verirken omuzlar çöktü. "Rüya, hayır lütfen..."
Ona yaklaşırken beni belimden tutunca bacaklarının arasına yerleştim. Gözlerinin içine gülümseyerek bakarken ona güven vermem gerektiğini biliyordum. Ne yazık ki aramızdaki en sarsıntılı olan şey güvendi.
"Arabada silah var, Çakal'a da söylerim belime de bir silah yerleştiririm. Aklın bende kalmasın."
"Seni kaybedemem." Dediğinde kalbime bir ağrı girerken ona gülümsedim ve ellerimi kirli sakalında gezdirdim. "Kaybedeceğini hiç sanmıyorum." Yaklaşıp dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum.
Biraz geri çekildiğimde elimi tuttu. "Acaba şey...." Bir an takılıp kaldı.
"Ney?" ona bakarken gözlerini benden kaçırdı.
"Bir şeyler giysen? İçine." İçimde sutyenim olmadığını hatırlamam 2 saniyemi aldı. Ona bir gülümseme gönderdim.
"Hayır." O şaşkınlıktan bana bakakalırken ondan uzaklaşıp odadan çıktım ve araca yerleştim.
Kulüpten sonra Barış'ın yanına mekâna gitmiştim gelişmeleri bana aktarırken bir anda sabredemiyormuş gibi dudakları ince bir çizgi halini aldı ve bir nefes verdi. "Rüya ben artık kendimi tutamıyorum. Boynuna ne oldu! Beni endişelendirmekten başka hiçbir işe yaramıyorsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SORUNLU
Literatura FemininaKapıdan içeri girdiğimde boş bir odayla karşılaştım. Ortada tek bir sandalye vardı. Gerginliğimi göz ardı ettim Odayı arşınlayarak sandalyeye oturup bacak bacak üzerine attım ve geri yaslandım. Yakında burasının fazlasıyla kalabalık olacağını bili...