1.3. Duygu Körlenmesi

2.4K 235 276
                                    

Ruslan
🦇

Hem kız adına üzülmüştüm hem de gülmeden edemiyordum. Uçaktan inerken küçük kıkırtılarla aynı şeyi düşünüyordum: Herkes seviştiğimizi sanmıştı.

Uçakta yapılan seks, Mile High Club'a girmeni sağlardı. Yabancıların göğsünü kabarta kabarta kazandıklarını iddia ettikleri bir tür statüydü. Ölmeden önce yapılacaklar listemde yer alan bu maddeyi öldükten sonra, bu şekilde listeden çıkaracağımı tahmin edemezdim. Suratımdaki - muhtemelen Likya'dan emdiğim insani duyguların bir tesiri olan - tebessüm ağır ağır silinmişti valizimi alıp çıkış kapısına gidene kadar. Genç kızı bir daha göremeyecek olmak kanının bana hissettirebildiği bu canlılık hissine özlem gibi içimde bir yerde bir sızıya dönüştü. Bodoslama dalmak üzere olduğum hayat onun gibilerinden çok uzaktı. Kanatlarımın nasıl yok olmasına katkıda bulunduğu da yollarımızın bir daha kesişip kesişmeyeceği gibi cevaplanamaz sorular arasında yerini aldı.

Valizin tekerleri, granit zemin asfalta dönüşünce keskinleşmiş duyularımı şaha kaldıran, sinir bozucu bir ses çıkarmaya başladı. Şükürler olsun ki beni almaya gelen siyah takım elbiseli, beyaz tenli adamlar hemen onları görebileceğim bir yere park etmişlerdi. Dışarıdaki gündüz güneşinden korunmam için lüzumsuz bir nezaketle şemsiye açıp yanıma gelen adamın bahşettiği gölge gözlüksüzken gözlerimi kavuran güneşi hafifletmişti. "Hoş geldiniz. Buyurun, araca geçelim."

Kapıyı açıp ben içeri kayana kadar bekledikten sonra kapattı. Bagajla ilgilenmeye giderken sigarasını içen öbür adam ön koltuktaki yerine yerleşti. Aralarında bir statü farkı olup olmadığını çözemedim. Şoförlüğü üstlenecek vampirin nezaketi yerine bu adamda daha rahat ve babacan bir tavır vardı. Yan koltuktan destek alarak arkasını döndü ve güneş gözlüklerini burnunun ucuna düşürerek kırmızı gözleriyle bana baktı. "İstanbul'da ilk seferin mi delikanlı?"

"Ölü olarak ilki, evet..." diye cevapladım kuru bir sesle.

Adam söyleyiş biçimimde komik bir şey varmış gibi güldü. "Bu küçük detaya bu kadar takılmayı yakında bırakacaksın. Sonsuzluk, yaşayamadığına sitem etmek için fazla uzun."

"Alışacak mıyım?" Sakin görünmeye çalışıyordum ama büyük umutlarla sormuştum.

İç geçirdi. "Ölümlüler çevrende olduğu müddetçe zor evlat."

Şoför dikiz aynasından bana baktı. Aynı kızıl gözler fakat daha güven veren bir bakışı vardı. "Şimdiki kadar da zor olmayacağına emin olabilirsiniz."

Gülümseyerek ve başımı hafifçe eğerek karşılık verdim. O sıradaki yanındaki adam anlatıyordu. "Uzunca bir süre yaşayanlarla işin yok senin. Korkma. İstanbul, vampir popülasyonu açısından zengin bir şehirdir. Hepsi komün şeklinde yaşamasa dahi Kantonluk çatısı altında birkaç mahalleyi dolduracak kadar vampirimiz var. Burada seni insanlar arası hayata hazırlarken aynı zamanda kendi türün; vampirlerle kaynaşmayı ve asil geleneklerimizi sürdürmeyi öğreneceksin."

Buna yapacak bir yorumum yoktu o yüzden aklıma gelen ilk soruyu sordum. "Yetimhane nerede?"

"Okulu mu diyorsun?" diye düzeltti adam böyle söylememi garipsemiş gibi. "Birçok okulumuz var. Seninkisi tarihi yarımadaya oldukça yakın."

"İzbe bir mahallede, şehir dışında bir yerlerde hayal etmiştim," diye karşılık verdim.

"İstanbul Kantonluğu uzun yıllardır bu şehirde bulunuyor. Mal mülk açısından çok zengin ve Vakıflar Müdürlüğündeki eski, kullanılamaz haldeki tarihi yapıları elden geçirip senin dediğin gibi yetimhaneler açıyor."

Kan Mevsimi - KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin