1.8. Kadersel Karşılaşma

916 100 155
                                    

Likya
🩸

Burası gerçek anlamda antika bir yerdi. Vampirlerin eski kafalı, geçmişteki bir nostaljiye saplantılı bir şekilde takılı kalmış olabilecekleri hep söylenirdi fakat bu okulun günümüzle hiçbir alakası yoktu. Babamın müzecilikten devam ettiği kariyeri sayesinde sık sık böyle yerlere gidip dururduk. İçinde eski paraların sergilendiği bir galeri, geçmişin ufak bir canlandırılması yapılmış model odalar değil de gerçek bir yaşam alanı görecek olmak beni içten içe heyecanlandırıyordu. Burası bir müzeden ziyade yeni evimizdi.

Karya gibi "Ev" kavramını çok irdelemezdim. Önüme bir kap yemek, sırtıma bir yastık misali; başımı altına sokabileceğim her yer benim için bir yuvaydı. Ben uyum sağlardım. Şekil değiştirirdim. Nasıl eski okulumuza göre bir Likya olduysam bu evin kızına dönüşmem saniyeler alırdı. Bir yerde huzurlu ve güvende hissetmek için o yerin bir parçası olmak benim için küçük bir oyundu. Karya içinse bir karaktersizlik göstergesiydi.

O şimdi ben nasıl zihnimizin derinliklerine gömüldüysem, karanlıkta bir yerde yasını tutuyordu. Manolya'ya olanlar; onu tüm yurdumuz, okul arkadaşlarımızın katliamından daha beter etkilemişti. Bu o kadar normaldi ki... Manolya, Karya'yı anlamayı başaran sayılı birkaç kişidendi. İlişkilerini gördüğümde kardeşim için tüm samimiyetimle sevinmiştim. Kendini beni yargıladığı gibi bir durumun için sokmadan, ona hayat ve umut aşılayan bir ilişki kurabilmişti böylelikle.

Karya tek dayanağını kaybettiğinde kayışları nasıl koptuysa benim de içimde bir Tolga'yı kaybetme korkusu yeşermişti. Bana, yaptıklarımın sonuçları olduğunu söylerken ikimizi ayırma ihtimallerine karşı nasıl o kadar tepkisiz olabilmiştim, hala anlamıyordum. Tolga'nın olmadığı bir dünya benim için bomboş olurdu. Bunu biliyorken hiç umursamamıştım.

Çünkü aklım bundan çok daha mühim gerçeklerin pençesine düşmüştü. Yaşananların üstüne bir de okula yapılan saldırı eklenince işin aslı ortadaydı: Bizim için gelmişlerdi. Varlığından yeni haberdar olduğum o katil Karya'yla benim gücüm için peşimize düşmüştü. Bizi dönüştüren kişileri bulduğumdan artık eskisi kadar emin değildim. Bizi avlamak isterken hakkımızda bilgi toplamış olmalılardı. Topladıkları bilgi her bakımdan yetersizdi. Ya da şüphelerimde haklıydım ve bizi ele veren her kimse bizi "bir" kişi olarak tanımıştı. O bilgi kaynağı halen ilgimi çekiyordu.

Şimdilik susuyordum. Anın adrenalini ve heyecanı bitip yerine çözümlemeler gelince sakinleşmiştim. Şimdi halimize şükredip hayatta, Tolga'dan ayrılmamış bir halde yeni bir yuvaya gelmiş olduğuma odaklanmak istiyordum.

Ama o an umursamamıştım.

Demek ki Karya ve benim hakkımdaki gerçeği Tolga'yla olan ilişkimizden üstün tutuyordum.

Bu bilgiyle ne yapacaktım? Benim için neden bu kadar önemliydi ki? Karya öğrenmemeyi, bilmemeyi tercih eder gibi davranıyordu. Belki bu konuda benden daha sağduyuluydu. Katil olan bensem, bu vücutta hak iddia edemeyecek kişi Karya olurdu. Onu öldürmüşken def edecek kadar yüzsüz müydüm? Ya da diğer türlüsü, öldürülen bensem Karya'yı suçlamaktan başka ne yapabilirdim? Yaşamayı bu kadar istiyorken bir asalak olduğumu kabullenip hayatımı feda eder miydim?

Sanırım tüyler ürpertici gerçek şuydu ki yalnızca Karya'nın yıldırıcı tavırlarına karşı boynum dik durmak istiyordum. Diktatörlüğüne başkaldırmak, kendimi ezdirmemek için bu bilgiye ihtiyacım vardı. İki türlüsü de onu sindirebileceğimi biliyordum. Katil bensem bu benim bedenim: Sus otur yerine Karya. Senin bilincini yüklenerek bir hayır işi yapıyorum. Mağdur bensem beni öldürdün pis cani: Bana yaptıkların yetmedi mi? Artık beni rahat bırak. Suçlu sensin. Bana daha fazla eziyet edemezsin.

Kan Mevsimi - KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin