Likya
🩸Buz gibi... Bedeni, baştan aşağı, sanki buzhaneydi. Buna rağmen çıplak tenime değen teninin dokusu öylesine ipeksiydi ki benden rica ettiği için değil beşer beşer dakika ertelediğim için bırakamıyordum onu. Ondan kopamıyordum.
Kokusu sanki yoktu. Kalp atışları yoktu. Onda yaşam belirtisi gösteren hiçbir şey yoktu ve... Az önce etrafımızı yarasa kanatlar sarmıştı.
Sahiden... Rüya mı görüyordum?
Çok olasıydı. Beni uykumda ziyaret edecek hayali kahraman bir beyaz atlı prens olmak yerine ölmüş, mezarından çıkarken yerin altından karanlığı da kaldırıp getirmiş bu yarasa kanatlı adam olabilirdi ancak.
Uçakta yanıma oturmuştu. Uçmaktan korkan birinin nasıl kanatları olurdu? Ama korkmuştu veya gözüme öyle görünmüştü. Ona teselli vermiştim çünkü ben de uçmaktan deliler gibi korkardım. Onunla ilgilenmek aklımı havada olduğumuz düşüncesinden uzaklaştırmıştı. Ona verdiğim tesellileri daha çok kendime vermiştim.
Muhtemelen uçuşun bir yerinde bende ipler kopmuştu ve uykuya yenilmiştim. Şimdi rüyanın neresinde başladığını kestiremediğim bu gerçek dışı anın içerisindeydim ve onda kopamadığım gibi rüyadan da uyanmak istemiyordum. Beni uyandırma görevi hangi hostese düştüyse beş dakika daha mızırdanmalarıma katlanmak zorundaydı.
Ancak hostes bana uyanmamı değil, kapıyı tıklatıp yerime geçmemi söylüyordu. "Hanımefendi? Uçağımız alçalmaya başlamıştır. Lütfen koltuğunuza geçip kemerinizi bağlayın."
Aynı afallamaya mücadele eden Ruslan beni ağır ağır kendinden uzaklaştırıp bunun bir rüya olmadığını anlatmaya çalışıyordu adeta. "Gitmemiz gerek," dedi. Sesi çok durgundu. Hep durgundu. Oturduğumuz andan beri saçının rengi yerine bu durgunluk dikkatimi çekmişti. Başından büyük bir felaket geçtikten sonra hala etkisinde kalırsın ya hani... Ama bu etki onu terk etmemişti.
"Az önce olanlar..." dedim sanki asıl şimdi uyandırılıyormuşum gibi. "...gerçekti."
"Seni bunun içine çekmek istemezdim ama..." İç geçirip ensesini sıvazladı. "Tüm yolcuların şahit olmasındansa tek birinin görmesi daha iyiydi."
"Peki, ben neye şahit oldum?"
"Bilmesen daha iyi."
"Kurban olarak beni seçtiysen bilmek hakkım," dedim sitemle.
"Bariz değil mi?" diye mırıldandı bakışlarını kaçırarak. "O ismi söylemek istemiyorum."
Beyaz saçlar ve kemiksi ten rengi. Buz gibi soğuk. Yarasa kanatları... "Vampirim demeyeceksin herhalde."
"Ben başka bir şey demeyeceğim," dedi tişörtüne yeltenirken.
"Sussan ne yazar? Göreceğimi gördüm ben." Ellerimi yüzüme bastırıp avuç içimdeki sıcaklıkla ısınmaya çalıştım. Üşümüştüm. "Normal bir hayattan çıkıp bu denli anormal bir şey gördükten sonra eski rutinime nasıl dönmemi bekliyorsun?"
Ruslan tişörtünü giymişti ve şimdi uzun uzun bana bakıyordu. "Haklısın. Burada gördüklerinle gidemezsin. Bu seni de tehlikeye atar."
Anlık bir panik dalgası tüm zihnimi sardı. "Beni öldürecek misin?" Ona bu akılı verdiğim için gerçek bir aptaldım.
"Hayır, sadece, ... ,anılarını emeceğim. Çok tecrübeli değilim ama denemeye değer."
Dediklerini aklım almıyordu fakat ona engel olamayacağımı biliyordum. Bir anda dilimin ucuna gelen cümleyi daha ne için söylediğimi bilmeden söyleyiverdim. "Ama o zaman seni de unutacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan Mevsimi - Kitap
FantasyBasılı metin tam haliyle aynı zamanda wattpad üzerinden yayınlanmaktadır! Ruslan bir vampirin aşkının zalimlik ve bağımlıktan ibaret olduğunu İlay'la tanışana kadar bilmiyordu. Bu aşk en başta kendi ölümüyle sonuçlandı. İlay'ın yeni birini dönüştürm...