"Sen iyi misin?" diye sordum Poyraz'ın yanında yürürken. Bacağı yaralanmıştı, siyah saçları birbirine girmişti ve pek de iyi görünmüyordu, insanı endişelendiren bir hali vardı. Rüzgârdan dolayı kıstığı gözlerini bana diktikten sonra gülümseyip kolunu belime doladı ve beni kendine doğru çekti. "Sadece sıyrıldı. Bir şey olmaz."
Bir şey olsa da söylemezdi zaten, her ne kadar söylemesini istesem de... Poyraz şahsı hobi olarak acılarını, sevinçlerini, duygularını kendine saklıyordu.
Yer yer kırılıp çukurlaşmış yolun üstünde yürürken attığım adımlara dikkat etmeye çalıştım. Tam benim yapacağım türde bir şey olan yere kapaklanmak daha sonrayı bekleyebilirdi. Bir süre daha sessizce yürüdükten sonra içimi çektim. "Peki, şimdi ne olacak?"
"Bir bara gidelim yeter. Bir bardak viskiye hayır diyemem şu an," dedi belimi tutan elini sıkılaştırırken.
"Bu 'ben Bay Alkolik'im tavırları da nereden çıktı? Son baktığımda 'Bay Son Ses Müzik'tin," dedim tek kaşımı kaldırarak.
"Terfi ettim," dedi benden bıkmış gibi kafasını iki yana sallayarak. Yüzümde yer etmeye niyetlenen gülümsemeyle dudaklarım kıvrıldı.
"Hayır," dedim. "Demek istediğim, o adamlarla ilgili ne olacak?"
"Bunu sonra konuşalım."
Gözlerimi devirip nefesimi verdim. Bir kere de hemen söylese ölürdü. "Olur tabii. Ama tekrar soracağım," deyip arabaya doğru yürüdüm. Sonra görünmez bir duvara çarpmışım gibi yolun ortasında durdum. Arabanın kapısını açıp bana baktıktan sonra boş boş dikildiğimi gören Poyraz, "Niye binmiyorsun?" diye sordu.
Saf saf etrafa baktıktan sonra ona döndüm. "Diğerleri nerede?"
"Hande ve Metin..." dedi sokağın onların olduğu tarafına bakarak, "bir bakıma çaldıkları taksiyi iade ediyorlar. Tan indirdiğimiz adamları toplayıcılara teslim ediyor ve İpek de ona yardım ediyor."
"Ha," dedim seke seke yolcu koltuğuna doğru yürürken, "sadece ikimiz kaldık o zaman."
Poyraz sırıtıp arabanın sürücü koltuğuna binerken, "Çok hoşuna gitti herhalde," dedikten sonra gözlerini kısıp çekici bir gülümseme yolladı bana.
Arabanın yolcu koltuğuna oturup her zaman yaptığımı yapıp işi dalgaya vurarak bağırdım. "Bayıldım tabii!" Kafanızda çözümleyemediğiniz duygular, içinden çıkamadığınız durumlar mı var? Asla endişeye gerek yok, Devrim Altun'a uyun, geçebildiğiniz kadar dalga geçin.
"Yalnız kaldığımıza göre rahatça ruhumu emebilirsin şeytan kılıklı. " Kafamı iki yana sallayıp ona kötü bir bakış attım. Gözlerimden ışın fırlatma işlemini bitirdikten sonra camdan dışarıyı izlemeye başladım. Arabanın çalıştığını hissetmeyi bekliyordum ama hiçbir şey olmuyordu. Kendimi zorlayarak kafamı çevirince Poyraz'ın koltuğunda yayılmış gülümseyerek bana baktığını gördüm.
"Ne var?" dedim ters bir sesle.
"Hiç," diye mırıldandığı sırada parmaklarıyla direksiyonda ritim tutuyordu. Parmakları ritim tutmayı bırakıp koltuğumun arkasını kavradı ve kendini çekerek bana doğru yaklaştı. O bana doğru yaklaşırken ben koltuğumda hafifçe kaykıldım. Eğilip dudaklarını yanağıma değdirdi ve geri çekildi. Bütün vücudumda gezinen elektrik dalgasına rağmen ona bakabildim. "Benim de hoşuma gitti," dedi mırıldanarak.
Barın ağır kapısını ittirip açmayı beceremediğim için, Poyraz kapıyı açıp içeri geçti ve ben girene kadar tuttu.
"Hayret bir şey," dedim sahte bir sinirle. Poyraz şaşırarak kaşlarını çattı ve bana baktı. "Bara kapıdan mı girilirmiş, hani buranın yeraltına açılan kapağı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRİM 2 - GÖLGE
Teen FictionBirkaç yanlış tercihin ve amansız bir adama aşık olmanın hayatını ne kadar değiştireceğini bilmiyordu Devrim. Ölümün kıyısında dolanmak, içindeki sızıya göğüs germekten daha kolaydı. Peki ya zihninde dolanan gölgeler bir insan formunu aldığında, kay...