25

1.1K 59 9
                                    


"İmdaaat! Adam kaçırıyorlar," diye bağırışım adamın büyük elinde yok oldu. Beni belimden kavrayıp kendine yaslayarak sürüklemeye başladı. Ayakkabılarımın topukları yerde sürünüyordu. Arkamda durduğu için yüzünü göremiyordum.

"Bırak beni. Bırak!" Bütün bağırtım boğuk bir ses yığınından ibaretti. Ne yapıp edip sesimi duyurmam gerekiyordu. Belki birinin kırılma sesini duyacağını umarak adam beni sürüklerken tezgâhta gördüğüm bardağa zar zor uzanıp yere ittirdim, ama beni sürükleyen psikopat o karanlığa rağmen müthiş bir refleksle bardağı ağzıma kapatmadığı eliyle tutup yerine geri koydu ve kolunu tekrar etrafıma doladı.

Yüreğimin gümbürtüsünden doğru düzgün düşünemezken, "Poliiis!" diye bağırdım.

"Polis mi?" deyip güldü. "Bayılırım."

Beynimde ampuller yanarken, bir anda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Olayın şokunu atlattıktan sonra, "Yeter!" diye bağırıp arkamdakinin koluna vurdum. Kahkaha atarak beni bıraktığında, son hız arkamı döndüm ve elimi gerip suratına doğru yirmi yıllık boksör kalitesinde bir yumruk salladım.

Kolunu dirseğinden bükerek attığım yumruğu engelledi ve beni belimden yakaladığı gibi kendisine doğru çekti.

"Geri zekâlı!" diye bağırdım tutuşuna hapsolurken. "Ninja mı sanıyorsun sen kendini! Gizli gizli sırnaşmalar, ses yapma prensesler falan, yüreğime indi düşünemeyen çürümüş beyin yumağı!" Poyraz, karanlıkta sadece uzun boyuyla kendisi olduğunu belli ederek kahkaha atmaya devam etti. Eğilip yanağımdan öptükten sonra "Mal olma bu kadar. Ben varken sana kim zarar verebilir?" dedi gevşek gevşek gülerek.

Belimde duran elleriyle beni sıkıca kavradı ve mutfağın ortasındaki tezgâhın üstüne oturtturdu. Ellerini yanıma koyup bana doğru yaklaştı. Klasik ritüelim olan kalp çarpıntısı ve karın ağrısını hissetmeye başlayınca, kriptonitimin Poyraz Çağan adlı baş belası olmasına lanet okudum.

"Sen," diyebildim fısıltıyla.

"Seni büyülüyor muyum?" diye mırıldandı, iki parmağı bileğimden başlayıp omzuma kadar devam eden bir gezintiye çıkarken. Nefesi ağır ağır saçlarımı uçuşturuyordu.

"Şey," dedim. "Şey." Ve başladığım sözüm babamın bana seslenişini duymamla kesildi. Kendimi direkt tezgâhtan aşağı attım. Babam ışığı açarak mutfağa girdiğinde, Poyraz'ı görünce ne tepki vereceğini düşünerek ona baktım. Işığın iyice parlattığı beyaz/gri saçlarının ve müthiş takım elbisesinin tamamladığı kalın, sigaradan bozulmuş sesiyle "Ne yapıyorsun karanlıkta?" diye sordu.

Bana sorunlu evladıymışım gibi yaklaşan babama kaşlarımı çatarak bakıp arkamı dönünce, Poyraz'ın yok olduğunu gördüm. Nefesim hayretle ağzımdan çıkarken bir gülümseme dudaklarımı aldı. Kaşlarımı kaldırıp kafamı iki yana salladım. Sanırım, oda arkadaşım ve hayatımın en büyük belası gerçekten de bir ninjaydı.

"Hiç," dedim kaşlarımı kaldırıp ellerimi havada sallayarak. "Hadi beni şu çocukla tanıştır." Aklımda bin bir soruyla babamın koluna girdim.

Yüksek tavanlı salonumuzun içerisinden üst kata çıkan döner, gümüş rengi bir merdiven odanın en kenarını süslüyordu. Tavandan kocaman bir avize sarkıyor, odada ışık oyunlarına yol açıyordu. Genel olarak gümüş tonları hâkimdi. Babam, sürekli davetler verdiği için ünlü bir iç mimarla çalışıp evin en çok bu kısmının üstünde durmuştu.

Davete gelmiş insanlar da hallerinden oldukça memnun görünüyordu. Annem kendine has tecrübesiyle hepsinin arasında ustaca dolanıp muhabbet ederken, arkadan tatlı bir müzik çalıyor ve millet ince bardaklarındaki şampanyayı, evde kola içerken bir yudumda bitirmiyorlarmış gibi yudum yudum içiyorlardı.

DEVRİM 2 - GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin