24

1.1K 54 15
                                    


Adımlarım zeminde kayarken, kumral saçlarım gözümün içine girmiş ve nefes nefese kalmış bir halde sınıfın kapısından paldır küldür içeri daldım. Hoca da dahil olmak üzere otuz erkek kafalarını kaldırıp gözlerinde merak parıltıları taşıyarak bana baktı. Derin bir nefes aldım ve iki elimle saçlarımı düzeltmeye çalışırken sahte bir şekilde gülümsedim.

"Kaza olmuş," dedim kesik kesik konuşmayı zar zor becererek. "Yollar kapalıydı ondan geç kaldım. Şey galiba..."

Kimya hocamız deli olduğumdan emin bir şekilde bakıp "Yollar mı kapalıydı? Devrim sen yurtta kalıyorsun" dedi. "Hepiniz okulun, binaya geçişi olan yurdunda kalıyorsunuz.

Ne kazası kızım?"

Kendi geri zekâlılığımı ayakta alkışlayarak, "Evet," dedim. "Rüya gördüm galiba ben hocam." Saçma sapan bir şekilde güldüm ve sırama doğru yürümeye başladım. Samsun'dan döndüğümüz gibi, Poyraz Bey sağ olsun, sınırında olan devamsızlığımı bitirip sınıfta kalmamak için okula koştururken bulmuştum kendimi ve ilk dersin sonuna anca yetişmiştim. Tabii, bir arabanın okul binasının içine girip yurttan çıkmamı engellemesi gibi bir durum olmayacağı sürece kaza olduğu için gecikmem aslında imkânsızdı...

"Okulda tek kız olmak sonunda delirtti güzelim kızı" diye mırıldandı hoca kendi kendine ve tüm sınıfın kahkaha attığını fark edince eliyle masaya vurup dikkatleri kendine topladı.

Sırama doğru hızlı hızlı yürürken neredeyse bir haftadır görmediğim suratları inceledim. Tuğrul kollarını masasının üstünde birleştirip kafasını da üstüne koymuş, salyaları akarak uyuyordu. Mert benimle konuşmak için oturmamı beklediğini meraklı suratından belli ediyordu. Sırama yürüyüp oturdum ve Poyraz'ın sırasına baktım, son birkaç ayda beni fazlasıyla rahatsız etmiş olan bir görüntü karşıladı; boşluk. Gerçi önemli değildi çünkü artık her şey bitmişti. İntikamını aldığını söylemişti. Artık kalbi rahatlamış olmalıydı ve ben de onun bir oraya bir buraya gidişine katlanmak zorunda değildim.

"Sen ne güzel bir meretsin," deyip kıs kıs gülen, Selim'in sıra arkadaşı Fatih'in sesini duyunca kafamı sağa çevirdim ve gözlerim kocaman açıldı. Selim elindeki sigarayı sırasının altında gizli gizli içiyor, sonra da çantasının içine üflüyordu.

"Gerzek ne yapıyorsun sen ya?" Çocuğu uyarmaya çalışmışsam da gülmekten neredeyse konuşamamıştım.

"Kardeşim kimyadan sıfır almışım. Artık şu kıçı kırık hoca sözlüme eksi verse bile gam yemem. İntikam alıyorum şu an," dedi Selim yeşil gözleriyle hocaya nefret dolu bakışlar attıktan sonra bana dönerek. Gözlerime bakarak bir fırt daha aldı ve çantasına üfledi.

"Oğlum yakalanırsan disipline sen gideceksin neyin intikamı?" diye sordum ona 'mal mısın' bakışları atıp.

Selim'le Fatih sözlerim üstüne birbirlerine komik bir ifadeyle bunu yeni fark etmiş gibi baktı, sonra Selim sigarasını kimya kitabının üstünde sakince söndürdü. "Ben onu düşünmediydim ya. Sağ olasın Devrim."

"Kardeş sen doğduğundan beri neyi düşündün ki ya?" Mert sırasında arkasını dönüp elini yanağına koydu ve sevimli sevimli Selim'e baktı.

"Dön önüne de beni konuşturma şimdi insan irisi." Selim kafasını iki yana sallayarak mırıldandı. "Liseye geçiş puanım efsaneydi biliyorsun yavrum. Bu koleje torpille gelmedik paşa paşa puanımız uygun görüldü."

"Ama gel gör ki zekâ derslerle ölçülemiyor. Bir de kimyadan sıfır aldın bro. Liseye geçiş puanından beri koskoca dört sene olmuş işler değişti galiba..." dedi Fatih, Selim'in yanından gülerek. Bir sonraki sahne ise sinir olmuş Selim'in çantasıyla, ellerini kaldırıp yüzünü korumaya çalışan Fatih'e vurmaya başlamasıydı. Çok geçmeden, yaklaşık kırk saniye sonra kimyacı ders anlatmayı bıraktı ve "Sigara mı kokuyor burası?" diye sordu. Selim Fatih'e vurduğu çantasıyla donmuş gibi durup korku dolu bakışlarla hocayı izledi. Çantasıyla vururken fermuarın açılmasına ve dumanın sınıfa yayılmasına neden olmuştu.

DEVRİM 2 - GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin