14

1.1K 65 5
                                    


E-ela?"

"Annemi," dedi.

Boğazımdaki ses kesilmiş gibi hissederek ona baktım. Her zaman güçlü duran mavi gözleri uzaklara odaklanmıştı dalgınca. Oradaydı, o anı saniye saniye yaşıyordu, o yüzden bundan bahsetmek onca zor geliyordu.

"Ömer Baba'nın bazı adamlarının bir projesi vardı. Fakir ailelere para kazanma, çocuklarını da iyi bir okula gönderme şansı veriyorlardı. Teklif o kadar iyiydi ki, gerçek olamayacak kadar iyi. Tabii ruhları bile duymadan, masum insanlara pis işlerini yaptırıyorlardı karşılığında. Aileler bunu fark edince ayaklandılar. Hepsi karşı çıktı, sözleşmeyi iptal etmeye çalıştı. Ama yazılı olmayan bazı kurallar vardır, Ömer Baba ile olan bir sözleşmeyi iptal edemezsin."

Dudağımı ısırıp kendimi, kalbini korumak istercesine daha da ona yaklaşırken buldum. Bunları Hande bana zaten anlatmıştı ama Poyraz'ın bundan haberi yoktu. Yine de ilk dinlediğim zamanki kadar acıydı duyduğum hikâye.

"Aileler bu işin içinden çıkmak isteyince ve çıkmalarına izin verilmezse Ömer Baba'nın proje başındaki adamlarını ihbar etmekle tehdit edince, topladılar hepsini teker teker." Barmene işaret edip bir bardak daha aldı. Çok fazla ve hızla içmişti ama hafif çakırkeyif olması dışında etkilenmemişti.

"Bir pazar akşamı geldiler," dedi derince bir nefes alarak. Poyraz'ın sağlam duruşunun aksine ben gözlerimin dolmasıyla başa çıkmaya çalışıyordum. "On yaşındaydım. Televizyon izliyorduk ailecek. Pek paramız olmazdı, ama babam o gün mesaiye kalmış, balık falan alıp gelmişti. Annemin en sevdiği dizisi oynuyordu, saçma sapan bir şeyler. Onu mutlu ettiği için izlerdik işte." Kelimeler boğazında düğümlenmiş gibi yutkundu. Annesinden bahsetmek ona daha da zor geliyormuş gibiydi. Dekoratif yılbaşı ışıkları yanıp sönerken bembeyaz teninde oyunlar oynuyordu.

"Geldiklerini duyduk. Diğer ailelere olanları az çok duymuştuk. Kaan'ı alıp dolabın içine, kutuların arkasına sakladım, minicik bir çocuktu zaten, sekiz yaşındaydı," dedi.

"Kaan?" konuştuktan sonra boğazımı temizledim çünkü gözyaşımı tutmaya çalışırken sesim değişmişti.

"Erkek kardeşim," dedi.

Bu yeni bilgiyle kaşlarımı alnıma kadar kaldırdım. "Erkek kardeşin mi vardı?"

"Hâlâ var," dedi mutsuz bir gülümseme salarak. "Ankara'da. Çocuk Esirgeme Kurumu'ndaydı. İstanbul'da biraz çevre edinince aldırdım onu. Yaşadığımdan haberi yok, onca yıldan sonra çıkamadım bir türlü karşısına, belki de anılarındaki kadar temiz kalsın istedim her şey. Tek bildiği yabancı birisinin her ay ona evde kalmasına ve masraflarına yetecek kadar para gönderdiği. Biraz da onun için çalışıyorum açıkçası."

"Poyraz," dedim içim acıyarak, elimi elinin üstüne koydum. Ama konuşacak gücü kendimde bulamadım. Benim aksime o daha güçlüydü, duruşunu her zamanki dikliğine getirdikten sonra konuşmaya devam etti.

"Annemi ve babamı bağlayıp arkadaki bahçeye götürdüler. Annem yanımdan ayrılmadı, onu dövmelerine, yaptıkları onca şeye rağmen beni bırakmadı. Babamı vurdular önce. Çığlık çığlığaydı her taraf. Sonra anneme; doğurgan bir kadın olduğu için, sesini çıkarmadan onlara çalışırsa bağışlayacaklarını, beni sorunsuzca teslim etmesini söylediler. İşte, sağlıklı ve uzun bir çocuk olduğum için. Para edebileceğim için belki."

Nefesim boğazımda tıkanmış gibi hissediyordum. Annesinden bahsederken hafifçe sesinin titremiş olması yüreğimde bir yerleri kor misali yakıyordu. Elimde olsa acısını alıp kalbinin içinden çıkarırdım. Elimde olsa acısını bir sigaranın içine sarar ve gece göğüne üflerdim, birazını da içime çekmeyi göze alarak. Sonra da aya ve yıldızlara bunun bir daha dünyaya inmeyeceğine dair söz verdirirdim, elimde olsaydı eğer...

DEVRİM 2 - GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin