Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
✵
Dünya, kirli ve sonu gelmez günahların pençelerinde amansızca hapsolmuş, ahlaksızlığın şehvetli öpücüğüyle öyle lekelenmiş ki... Ve... ve gökyüzü... burada keyif içinde yaşayan herkesi, parçalayıp mahvederek cezalandırmakla tehdit ediyordu.
Rüzgar dışarıda çılgın bir ahenkle etrafı kolaçan etmekteydi. Terkedilmiş, kocaman yapı siyahın eski püskü tonlarıyla kapanmıştı. Dışarıdan bakan kimseler buraya cadıların yuvası derdi. Aslında yanılmıyorlardı da. Cadılar karanlığın enerjisiyle yaşardı, onları yöneten karanlıktı.
Terkedilmiş eski malikanenin büyük salonunda yere yığılmış hâlde oturmaktaydı kadın. Düşünceleri aklını zaptetmişti. Yaşadığı sarsıntı sonrası dudakları titriyordu. Ellerini çözülmesi imkansız gibi gözüken yumruklar hâline sokmuştu. Üzerindeki siyah ve uzun elbisenin aşağı kısımları yırtılmıştı. Buna kendisi tarz diyordu. Diğerlerini korkutan bir tarz. Korkutmayı seviyordu, insanların ondan korkmasına bayılırdı. Belki de bununla nefes alırdı. Önünde uzun pencere vardı. Camı kırılmış olduğundan içeri dolan rüzgar kadının saçlarını okşuyordu. Önünde karanlık orman vardı.
"Kaybetmek alışkanlık hâline gelmiş olmalı. Bunların başka açıklaması olamaz, değil mi?" Kadının arkasında konuşan ses ağlamasını sonlandırmasına neden oldu. "Joy?"
Joy burnunu çekip yüzünü sildi. Önüne düşen saçlarıyla uğraşmadı. Dudakları sola doğru kıvrılırken umutsuzca önündeki manzaraya baktı. Derin nefes aldı. Nefesini kısık kısık verdi.
Herif susmak bilmiyordu. "Prens Suho'ya karşı suikast girişimin yine beceriksizlikle sonuçlanmış. Zehiri önceden fark edip imha etmişler." Adımları onu doğruca Joy'un önüne götürdü. Joy gözlerini kaldırıp ruhsuz hâlde önündeki Baekhyun'a baktı. Baekhyun yanıt alamayacağını fark edip göz devirdi. Ellerini beline koyup camdan dışarı baktı. "Bugün otuz ekim... cadıların dileklerinin gerçekleştiği gün." Joy'un önünde vücudu yarım dönmüş hâlde duruyordu. Gözlerini vahşet duygusuna kapılmaya neden olan ormandan çekip Joy'a dikti. "Belki de bir dilek dilemelisin?"
Joy göğüslerini kaldıracak kadar havayı içine çekti. "Öyle mi?" Dudakları kurumuştu. Yüzündeki mutsuz ifade bir an olsun değişmiyordu. Zar zor ayağa kalktı. Sendeleyerek cama doğru yaklaştı. Baekhyun gözlerini önündeki vücuda dikti. Dünyadaki tüm istek ve arzularını kaybetmiş zavallı bir vücuttu. Joy kafasını kaldırıp gökyüzünde ışıldayan aya baktı. "O zaman dilek dilemeliyim." Genç adam tek kaşını kaldırarak kadını izledi. Joy dudaklarını açtığında telaffuz ettiği cümleyi adeta haykırarak söylemişti: "Prens Suho'nun hiç doğmamasını diliyorum". Çığlığı karanlık orman tarafından yutuldu diğer her şey gibi.
Baekhyun bir süre karanlık ormanı izledikten sonra gözleri Joy'a kaydı. "Bunun için prensin babası imparator Taehyung ve annesi imparatoriçe Jisoo'nun hiç karşılaşmamış olması gerek." Kurduğu cümle Joy'u meraklandırmış olmalı ki Baekhyun'a baktı. "Ve iki insanın kaderinde birlikte olmak varsa..." Baekhyun kafasını hafifçe sağa eğdi. "...eninde sonunda birbirini bulurlar." Kaşlarını kaldırdı. "Tanışma hikayeleri tamamen farklı olsa bile."
Baekhyun'un cümleleri Joy'un dikkatini çekmişti. Çünkü imparator ve imparatoriçenin aşk hikayesi tüm dünyaya duyurulmuştu. Bazıları imrenerek masal ederdi bu öyküyü. "Nasıl tanışmışlar ki?" Joy... ah, o zavallı cadı... Karanlığın en derin çukurunda yaşayan ve geceye hapsolmuş kimseler için hikayeler fazla masum değil miydi? İnsanın içini ısıtan masallar onların hayatında yoktu, onlar için hayatta kalma mücadeleleriyle doluydu her an.
"Ateş ve Su imparatorluğu diplomatik olarak yakın arkadaşlardı. Ateş imparatorluğunun yaz festivalleri sırasında tanıştıkları söyleniyor." Baekhyun dudaklarını birbirine bastırdı. "İmparator o dönem prensmiş ve ilk görüşten prensese aşık olmuş." Joy ne kadar merak etse de daha fazla soru sormayacaktı. Baekhyun'un anlattıkları cadının kalbinde prens Suho'ya duyulan nefreti daha da büyütmüştü. Her şeyiyle mutlu ve neşeli bir ortamda büyümüş olan prens bu dünyadaki en şanslı kişiydi. Ama sadece bu da değil. Joy'a göre prens dünyanın ne denli adaletsiz olduğunun da bir isbatıydı.
O gece, cadı Joy'un dileği melodi gibi süzülüp uçtu ve zaman geçmişe doğru akarken kader Jisoo ve Taehyung'a kördüğümlerle dolu bir hikaye yazdı.