3✼

242 22 51
                                        

Jisoo,

Generalle olan buluşmam bittiğinde salonu ilk terk eden ben oldum. Koridorda yürümekteydim. Duyduğum adım sesleri yavaşlamama neden oldu. Birileri bana doğru koşuyordu. Arkamdan gelen leydi Lalisa, yanımda belirdiğinde, hemen baş eğdi. "Kraliçem, size mutlu sabahlar dilerim." Leydi Lalisa benim hizmetçilerimdendi. Kendisi Vikontun kızıydı. Ailesinin ikinci kızı olduğundan saraya göndermek kararı vermişlerdi.

Hafif gülümsedim. "Günaydın."Kahve renkli gözlerini kaldırıp bana dikti. Gözlerindeki ani ışıltılar dikkatimi çekti. Gözlerim yeşil elbisesinin aşağı kısmına kaydığında dantelleri sıkıştıran parmaklarıyla karşılaştım. "Sorun nedir?"

"Kraliçem..." Lalisa yeniden baş eğdi. Yere bakarak devam etti: "Birinci kraliçe... harem sarayının arkada bahçesinde dolaşmaya çıkmış." Bunu zaten biliyordum. O yüzden sakince dinlemeye devam ettim. "Ve prenses Gyuri ile karşılaşmışlar." Gözlerim yavaşça kısıldı. "Prensesi azarlıyormuş."

İçimi saran öfkeyle iç çektim. Adımlarım harem sarayının arka bahçesine açılan koridora doğru hızlandı. Peşimden gelen hizmetçilerle dışarı çıktığımda, gördüğüm manzaranın etkisi ile, kaşlarım çatıldı.

"Kraliçem buraya böylece gelemeyiz. Yanımızda koruma getirmemek büyük hata." Lalisa'nın tedirgin sesine durmadan etrafı kolaçan eden gözleri eşlik etmekleydi. Nayeon'a karşı gelmek cezaya neden olabilirdi.

"Endişelenme." Gülümsedim. "Seni koruyacağım."

"Demek istediğim..." Lalisa şaşırdığı için donuk olan yüzünü bana dikmişti. "...bu değildi."

Kraliçe Nayeon kendine küçük oturma köşesi hazırlatmıştı. Çeşit çeşit meyveler masanın üzerindeydi. Gözlerim sola kaydığında gölün yanındaki kraliçe Nayeon'u gördüm. Gyuri'yi fazla kızdırmış olmalı ki küçük kız ellerini yumruk hâlinde sıkıyordu.

 Gyuri'yi fazla kızdırmış olmalı ki küçük kız ellerini yumruk hâlinde sıkıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Onların yanına hızlı adımlarla vardığımda kraliçe Nayeon susmuştu. Geldiğimi fark etmiş, başını bana doğru -sola- çevirmişti. "Size daha kaç defa bir prensesin etrafta böyle zerafetten yoksun bir şekilde koşmaması gerektiğini söylemeliyim?" Gerçek sebep etrafta koşuyor olması mıydı? Yoksa onu görecek gözün olmadığından mıydı?

"Birinci kraliçem", dedim baş eğerek. Bana doğru döndü. Çenesini dikleştirip sanki benden bir atak beklercesine kibirle, yüzüme baktı. Bakışları bir şeyler söylersem bunun bana ceza vermesiyle sonuçlanacağını gösterir gibiydi. Hadi, cesaretin varsa aç ağzını, Jisoo, diyordu adeta. "Görünen o ki prenses Gyuri..." Başını aşağı eğmiş çimeni izleyen kızıma baktım. "...adap konusunda sizi epey kızdırmış." Yeniden Nayeon'a baktığımda evet, dercesine kafasını sallıyordu. Ayrıca ona karşı saldırgan değil, yumuşak doku olmama da şaşırmıştı. "Eğer mümkünse görgü kuralları dersine sizin hocanızın girmesini isterdim." Nayeon Su imparatorluğuna ilk geldiği dönemlerde imparatorun ağabeyi eski imparator Mark onun için en saygın hocayı seçmişti. Şimdilerde ders vermeyen hocanın, eskiden ders verdiği herkesin sosyetede yüksek saygıyla anıldığı bir gerçek. Ben kraliçe dahi olsam Ateş imparatorluğunun prensesi olduğumdan buralarda dışlanıp durdum. Bu yüzden Nayeon'un gücünü kullanarak o hocayı getirebilmeyi umuyordum.

vsoo | Crystal CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin