1✼

383 28 46
                                        

Jisoo,

Gecenin sessizliğinde, sıcağı hissettirmeyen ılık bir meltem esiyor; ay, yıldızlarla kaplı gökyüzünde incecik bulutların arkasından süzülerek yükseliyordu. Kraliçe odalarından bana ait olanındaydım. Hizmetkarların saçımı bitirmesini beklemekteydim. Gözlerimi uzun camdan dışarı dikmiş ayı izliyordum.

Sonunda saçım tamamlandığında yumuşacık kaliteli koltuktan kalktım. Son defa kendime aynada baktım. Pembe dekolteli elbisemle, gerdanlığımdaki mavi kolyeyle hazırdım. Derin nefes aldım. Öksürmemek için birkaç kez yutkundum. Sonunda başaramayıp küçük öksürüklerle kendimi teselli ettim. Öksürdüğüm için dudaklarıma yaklaştırdığım elimi çektim.

Odanın kapısı çaldığında oraya zarif bir haraketle başımı çevirdim. Mimiksiz soğuk yüzümle kapıya baktım ve umursamaz tında sesimle, "Gel", dedim.

İçeri geçen erkek hizmetli eğilerek kaliteli giysisini ezdi. "Kraliçem, dayınız Seunghyun hazırlandı, sizi bekliyor."

Boynumu dikleştirdim. "Gidelim", dedim daha ciddi sesle. "Güney salonunun hazırlıkları bitti mi?"

"Evet, kraliçem." Dayım Seunghyun'un gelişi bir sırr değildi. Üç gün önce ziyareti ile ilgili mektup elime geçmişti. Birkaç saat önce dayım saraya giriş yaptı. Hazırlıkları biter bitmez ise, arzu ettiği gibi benimle buluşacaktı.

Yürümeye koyuldum. Hizmetliler de beni takip etti. Kraliçe... Gözlerimi etrafta benim için tek sıra hâlinde dikilen kimselere diktim. Hepsi yere bakıyordu, gözlerime bakacak cüretleri yoktu. Unvanlar bazılarını içeride bazılarını dışarıda tutmaya yarayan sınırlardır. Bana böyle öğretildi. Lakin bu kraliçe ünvanı ne kadar sağlamdı? Öğretilenler, doğru muydu? Ya o kraliçe sadece unvan olarak kraliçeyse? Hiçbir yetkisi yoksa?

Hareme vardığımda kafamı kaldırıp yukarıda oturan Nayeon'a baktım. O ilk kraliçe... Su imparatorluğunun en güçlü kraliçesi. Aynı zamanda toprak krallığının birinci prensesiydi. Hayatının her alanında ilk olmak vardı diye düşündürürdü bana hep. Reverans yaptığımda bakışlarındaki ciddiyet değişmedi. Onunla ilgili garip dedikodular dolaşırdı. Üçüncü çocuğunu da düşürdükten sonra kral Taehyung yeni kraliçe ile evlendi. Yeni kraliçe bendim. Bunu ondan bizzat isteyen Nayeon'du. Hatta beni kendisi seçmişti. Krallıklar arasında oluşan savaş sonrası barışı getirmek için bu saraya gelmiştim.

Bir türlü normal hamilelik geçiremeyen ilk kraliçe için benim gelmem azap verici diye düşünüyorsunuzdur? Ama hayır. Haremi ardımda bırakıp aklımdaki rahatsız edici düşüncelerle yürümeye devam ettim. Nayeon kraliçeydi, lakin Taehyung'un değil, ağabeyi Mark'ın eşiydi. Mark'ın ölümünden sonra Nayeon yine kraliçe unvanında kaldı. Taehyung evlenmeyeceğini ve Nayeon'un hamile olduğu çocuğu veliaht yapacağını söylemişti, lakin kader cilvesiyle Taehyung'un planını bozdu.

Taehyung'la evlenme sebebim ise babamın isteği üzerine oldu. İki imparatorluk arasında olan anlaşma gereği mecbur vatanımdan ayrı topraklara sürüklenmişim aynı ağaçtan kopup savrulan yaprak gibi hiçbir işe yaramazdım. Zaten doğan çocuğum erkek değil, kız olunca bu kanıtlanmış oldu. Üstelik bu da yetmiyormuş gibi, kızım su elementini kullanamıyor. O ateşin ta kendisi. Taehyung her ne kadar üçüncü kraliçe istemese de bu emri falcıların gördüğü kehanetle yumuşadı; geleceğin kahramanı Su imparatorluğundan çıkacaktı. Eğer doğmazsa dünya olmaması gereken bir yere sürüklenecekti. Bu yüzden üçüncü kraliçenin gelmesine karar verildi. Düşündüm ki bir kadın aynı zamanda hem mutlu hem de güven içinde olamazdı. En azından bu sarayda güvendeydim. Bu sebepten üçüncü kraliçeyi sorun etmedim. Hoş, sorun etsem de umursanmayacağımdan emindim.

vsoo | Crystal CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin