19✼

224 31 82
                                    


Jisoo,

Kraliyet Tiyatrosu tüm ihtişamı ile devam etmekteydi. Dışarıdan lord ve leydilerin kahkahaları duyuluyor, imalı kelimeleri kulak kabarttırıyordu.

Kollarımı göğüsümde birleştirmiş, camdan dışarıyı izliyordum. Karanlık geceyi hapsetmiş olsa da aristokratların parlayan mücevherlerine gücünü geçirememişti.

Taehyung uzun ve geniş kanepede uzanıyordu. Etrafındaki hizmetçiler oldukça tedbirli ve gergin gözüküyordu. Elimi alnıma bastırdım. Başımın sağ tarafında canımı sıkan ve beni sabırsız bir insana çeviren ağrı belirtmişti.

Kapı açılıp kapandığında başını o tarafa çevirdim. Marki Wonho'nun adımları geniş odada bir süre daha seslendi. Önüme vardığında baş eğmiş ve ben de kollarımı bağdaştan kurtarmıştım. "Son durum nedir?" Tedirginliğim kırışmış suratımda beliriyordu.

Marki Wonho başını kaldırıp imparator Taehyung'a baktı. "Maalesef durumlar iç açıcı değil, kraliçem." Bana baktığında gözlerinde bir yerlerde durumun yanlış gittiğini gösteren ifade gördüm. "Hava imparatorluğu şövalyeleri gelmiş."

Yüzüm donmuş hâl aldığında nefesimi tuttum. "Bu... bu ne demek oluyor?" Yüzümün bembeyaz olduğuna emindim. "İmparator Jimin ne diye aniden geldi?"

Marki umutsuzca kafasını sallayıp, "İmparatoriçe Chaeyoung burada olduğundan geldi", dedi. Kaşlarım çatılırken dudaklarım hafif aralıydı. "Sanırım imparatoriçe..." Gözlerimi kısarak dediği şeyi anlamaya çalıştım. Wonho kafasını hizmetçilere çevirip çıkmalarını emretti. Kısa sürede odada ben, Wonho ve umutsuzca yatan Taehyung vardı. Bana bakıp boğazını temizledi. "İmparatoriçe hamile." Aniden söylediği cümle yüzünden kaşlarım havalandı. "Görünen o ki bunu imparatorluk Jimin'den saklayarak imparatorluğumuza gelmiş." Yere bakıyordu ve durmadan kafasını sağa sola sallıyordu. "İmparator Jimin, bu yüzden bize savaş açabilir."

Gözlerimi devirircesine kapattım. "Elbette", dedim derin nefes alırken. Gözlerimi açıp marki Wonho'nun yüzüne baktım. "İmparatoriçe Chaeyoung'un aniden ağabeyinin yanına gelmesi hem de bu durumdayken..." Ellerimi kaldırıp yeniden umutsuzca bıraktım, baldırlarıma çarptılar. "...başka ne düşünülebilir!"

Marki yavaşça derin nefes alıp ağzıyla verdi. Kollarını arkasında birleştirmişti. Gerginliği yüzünden boynunda bir damarın yoğunlaştığını görebiliyordum. "Her ne kadar kraliçe Nayeon hastalandı diye gelmiş olsa da..." Marki kaşlarını çattı. "...artık bunu ispat edemeyiz."

Taehyung'u izlerken markinin garip cümlesi dikkatimi dağıttı. Marki Wonho'ya bakıp kaşlarımı çattım. "Ne demek ispat edemeyiz?" Kafamı hafif sağa çevirdim, hâlâ markiye bakıyordum.

Marki bana bakıp yutkundu. Bir süre gözlerinde duygusal bir şeyler görsem de daha sonra her Su imparatorluğu lordu gibi soğuk ifadeye sarıldı. "Haberinizin olmamasına şaşırmamak gerek." Cümlesinin altında yatan anlamı görmezden geldim. "İmparator, kraliçe Nayeon'u..." Gözlerini benden çekti; bir şeyleri benden sakınıyormuş gibi. "...öldürdü." Gözlerim kocaman açıldığında nasıl yutkunduğumu anlamadım bile ve bu durum öksürmeme neden oldu.

" Gözlerim kocaman açıldığında nasıl yutkunduğumu anlamadım bile ve bu durum öksürmeme neden oldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
vsoo | Crystal CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin