Jisoo,Fısıltılar koridoru kaplamıştı. Kendi odama çekilmiş olmama rağmen açık kapıdan odaya varan uğultuyu duyabiliyordum. Oturduğum kanepede sırtım cama doğru dönmüştü. Arkamdan odayı aydınlatan ışık haricinde hiçbir şey yoktu. Ellerimi kanepede yanlarıma bastırıp bekliyordum.
"Eğer", dedim Lalisa'ya bakmadan, "Jennie elimizde patlarsa..." Kafamı hafif ona doğru -sola- çevirdim ama hâlâ yere bakıyordum. "...bu hiç iyi olmaz."
"Kuşkusuz." Lalisa dalgın gözlerle önüne bakıyordu. Solumda ayakta dikilmekteydi. Ellerini kaldırıp önünde birleştirmişti. "Ondan nasıl kurtulacağız?"
Dudaklarımı ıslattım. İçimi saran ısı artıyordu. "Vahiyi duydun." Çenemi dikleştirdim. "Jennie'nin öldüğü herkesin bildiği bir yalan." Kısık sesle konuşuyorduk.
"Belki de bu yalanı lehimize çevirmeliyizdir." Lalisa'nın sesi tereddütlüydü. "Ama... Tanrıyla oyun oynayamayız." Ellerini ovuşturdu. "Her şeyi elimize yüzümüze bulaştırırız."
Daha fazla oturamadığımı anlayıp ayağa kalktım. Birkaç adım yürüdükten sonra Lalisa'ya doğru döndüm. Ben döndüğüm an gözlerini önünden çekip bana dikti. "Şimdilik susalım." Ellerimi yumruk hâline getirmiştim. "Ve olayların nasıl ilerleyeceğini izleyelim."
Lalisa'nın gözlerinde birkaç saniye tereddüt gözükse de sonra yoka çıktı. Aralı kapı çaldığında ikimiz de bakışlarımızı oraya çevirdik. Hwasa gergin yüz ifadesi ile bize bakıyordu. "Olanları duydum", dedi. Bize doğru yaklaştı. "Şimdi ne olacak?" Lalisa'nın yanında durmuş, bana bakıyordu.
Kafamı sağa sola yavaşça salladım. "Vakitsiz gelen vahiy her şeyi nasıl etkileyecek bilmiyorum."
Hizmetçinin, "Majesteleri, aziz sizinle görüşmek istiyor", dediğini duydum. Bakışlarım hizmetçiyi bulduğunda Lalisa ve Hwasa şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Hizmetçiye onay verdiğimde odadan ayrılmak için harakete geçtiler.
Hizmetçi kızlarla beraber odayı terk ettikten kısa süre sonra kapı açıldı. Ben camdan dışarıyı izliyorken adım seslerini duydum. Gelip yanımda dikilen aziz de camdan dışarı baktı. "Ne hoş bir gün, değil mi?" Derin nefes aldım. Cevap vermeyeceğimi anlayınca devam etti. "İmparatoriçe olmanız adına sizi kutlarım. Maalesef ki hediyesiz geldim." Kısa süre sessiz kaldıktan sonra devam etti. "Eminim vahiy haberi kulağınıza geldi." Başını bana doğru çevirdiğini hissettim. "Sizden tek ricam bu süreçte uzlaşmacı olmanız."
Azize doğru döndüğümde başını eğdi. "Hediye konusunda endişe duymayın." Kafamı yavaşça salladım. "Zira vahiy haberi benim için oldukça büyük bir hediye oldu." Dudaklarım yavaşça kıvrıldı. "Ne de olsa gelecek veliahtı prensin annesinin ben olduğum kesinleşti."
Aziz ellerini önünde birleştirdi. "Kusura bakmayın ama vahiyde Ateş imparatorluğunun prenseslerinin adı geçiyordu, yani-"
"Prenses..." Duraksadım. "Ah, yani Toprak imparatoriçesi Jennie'ye olanları duymadınız mı?"
Aziz gözlerini kaldırıp bana baktı. "Eğer ölüm söylentisi gerçek olsaydı o zaman bu vahiyin gerçekliğini nasıl anlatırdık?"
"Öte yandan..." Gözlerimi azizden çekip yere baktım. "... yaşıyor olsa bile başkasının eşi." Gözlerimi kaldırdığımda kaşlarım da havalandı. "Her şey göz önündeyken kor olmak için fazla çaba harcıyorsunuz." Etrafıma bakındım. "Vahiyde..." Sesimi yükseltmiştim. "...Ateş imparatorluğunun prensesi olduğu söyleniyor ve..." Azize yeniden baktım. "...prenseslerden biri imparatoriçeniz." Küçümseyici gülümsememi sundum. "Bu kadar delil göz önündeyken nasıl olur da başkasının eşi olan ve dahi başka imparatorluğun imparatoriçesi olan bir kadından medet ummaya bu kadar heveslisiniz?" Ciğerlerimi havayla iyice doldurdum. "Üstelik yaşayıp yaşamadığı muamma olan bir kadından."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Crystal Crown
Fiksi PenggemarOmuzlarımdan itip beni kendinden uzaklaştırdığında gözlerimi yüzüne diktim. "Dur artık, Jisoo", dedi. Direnmeye devam ettim. "Neden duralım? Birbirimizi gerçekten sevdiğimiz halde-" "Duyguların bir önemi yoktur." Cümlemi bitirmeme izin vermeden kend...