"Olacak olan bu." Nayeon hizmetçinin birkaç dakika önce onun için getirdiği çayı yudumlarken konuşmuştu. Fincanın mor rengi vardı. "İmparatoriçe seçilecek ve diğer kraliçeler gönderilecek."Yeonwoo oturduğu kanepede azacık öne eğildi. Az önce marki Wonho'nun soruşturma için onları topladığı salonda şimdi ikili baş başaydı. "Peki ya siz, kraliçem?"
"Ben", dedi Nayeon çayını izleyerek, "ben de gideceğim."
"Ama bu nasıl olur?" Yeonwoo belini dikleştirdi. "Size bunu yapamazlar."
Nayeon kaşlarını kaldırıp, boşver, der gibi göz devirdi. "Benim için değil, kendin için endişelen." Fincanını masaya bıraktı.
"Neden onu yanınızda tutuyorsunuz, birinci kraliçe?" Yeonwoo kısık sesle konuşuyordu. Salonda yalnız olduklarından birbirlerini kolayca duyuyorlardı. "Siz desteklediğiniz için kraliçe Jisoo'nun imparatoriçe olacağı söyleniyor. Merakımı mazur görün."
"Sarayın içindede casuslar olabilir, kraliçe Yeonwoo. İmparatoru izliyorlar. Aynı savaşta var olan casuslar gibi." Bunlar gerçek mi, yoksa kraliçe Nayeon yaşadığı trajedilerden sonra delirdi mi, diye düşündü Yeonwoo. "Kimin casusu bilmiyorum, ama eğer imparator ailesinin değer verdiği birini görürlerse onun canını almak isteyeceklerdir. Jisoo'yu yem olarak kullanıyorum."
"Nasıl..."
"Merak etme. Eninde sonunda Jisoo'yu öldürme atağına geçecekler ve o zaman onları yakalayacağım." Zamanında hamileyken zehirlendiği için mi böyle yapıyor? Haraketleri hiç mantıklı değil!
"Nasıl Jisoo'ya güvenebilirsiniz?" Yeonwoo'nun gözleri dolar.
Nayeon'un gözleri aniden Yeonwoo'yu bulur. "Ona güvenmiyorum, kraliçe Yeonwoo. O aranızdan en çabuk gözden çıkarabileceğim kraliçe olduğu için onu seçtim."
Taehyung,
Önümdeki evrakları masada kenara bırakıp kafamı kaldırdım. Sağımda Hyunjin dikiliyordu. Karşımdaki açık mavi kanepede oturan Yeji'ye baktım. Durmadan elleriyle oyalanıyordu. Belli ki heyecanlıydı.
"Dük Jackson geldi mi?" Hyunjin'e bakarak soruyu sormuştum.
"Haber gönderdik. Yolda olmalı."
Başımı onaylar anlamda salladım. "Kraliçe Nayeon nasıl? Son zamanlarda hayli sorun çıkarıyor."
Hyunjin derin nefes aldı. Söylediğim cümleler canını sıkmış olmalı ki imparatoruna düşmanı gibi baktı. "Kraliçe Nayeon harika bir insan!" Alelacele kurulmuş bir cümle. "Onun imparatorluğa kattıkları çok değerli!" Nayeon'u aklamak için konuştu da konuştu. Sakince onu dinliyordum. "Aç ve yardıma muhtaç insanlara hep destek oldu." Belini dikleştirdi. "Biliyorsunuz ki ben onun vakfı sayesinde buralara kadar geldim." Hyunjin'in ailesi iflas etmiş bir vikonttu. Nayeon'un imparatorluğun hazinesiyle düzenlediği vakıf Hyunjin gibi birçok çocuğa destek olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Crystal Crown
FanfictionOmuzlarımdan itip beni kendinden uzaklaştırdığında gözlerimi yüzüne diktim. "Dur artık, Jisoo", dedi. Direnmeye devam ettim. "Neden duralım? Birbirimizi gerçekten sevdiğimiz halde-" "Duyguların bir önemi yoktur." Cümlemi bitirmeme izin vermeden kend...