16✼

246 28 79
                                    


Jisoo,

Taehyung'la ilgili her şey kafamı karıştırıyordu. Onun konuşması, haraketleri, kararları... Tanrı biliyor ya... gülüşü bile kafa karıştırıcıydı. Uzun yıllar onu görmedikten sonra dönüştüğü kişinin farklı biri olacağını biliyordum. Gerçekten de öyleydi. Soğukkanlı tavrı ve imparator edası eski Taehyung'tan onu ayıran en önde özelliklerdi.

Ve Nayeon'un uyanmış oluşu... Elimdeki mavi çay fincanını sehpaya bıraktım. Dairemde, kırmızı ve beyaz karışımı oturma odamda kırmızı kanepemde oturuyordum. Ne istiyordum ki bu durumla ilgili? Nayeon uyanmıştı, herkes gibi benim de mutlu olmam gerekiyordu. Fakat içimi dolduran bu duygu riyakardı, akılalmaz bir şekilde günahkardı. Nasıl olur da bir insanın ölümünü düşleyebilmiştim? Öyle olmadığını iddia ediyordum, o zaman neden uyanma haberi beni üzmüştü?

Kalbime baskı uygulayan bu aptal duygular yüzünden derin nefes aldım. Kapı çaldığında gözlerimi yavaşça kapattım. Görünen o ki yalnız kalmak beni delirtiyordu. "Gel", dedim yumuşak bir sesle.

İçeri geçen Lalisa reverans yaptı. "Kraliçem", dedi başını kaldırırken. Elindeki kabı gösterdi. Bu özel yemekleri servis ettikleri tepsi benzeri kaba benziyordu. Bazen davet mektupları da bu şekilde gönderilirdi. "Danışman Hyunjin tarafından gönderildi."

Kaşlarımı kaldırdım. Elimi uzatıp Lalisa'nın daha yeni açtığı kapağın altındaki kızıl rengindeki kâğıdı aldım. Merakla zarfı açtım. Kraliyet tiyatrosuna davet ediliyordum.

Değerli kraliçemiz Jisoo'ya,

Sizi bu akşam Kraliyet Tiyatrosunda görmekten onur duyarız. Tüm bunlar bir yana imparatorumuz da teşrif edecekler.

Danışman kont Hyunjin'den.

Bir süre cümlelerin üzerinde gözlerim dolaştı. Aksatmanın ne önemi vardı ki? Eğer imparator oradaysa ve bu mektupta belirtilmişse gitmemem imkansızdı. Kafamı kaldırıp Lalisa'ya baktım. "Bu akşam Kraliyet balosuna gideceğiz. Bana refakat etmeni istiyorum." Lalisa baş eğdi. Hafifçe gülümseyip yumuşak sesle devam ettim: "Leydi Hwasa'nın butiğinden geçen hafta aldığım pembe elbiseyi hazırlamalarını söylersin."

"İmparator da mı orada olacak?" Lalisa gözlerini kocaman açtı. Başımı onaylar anlamda salladığımda, "O zaman harika görünmelisiniz!" dedi neşeyle. İç çekip devam etti: "Bir erkeği çok sevmek nasıl bir hiss acaba?" Diğer tarafa bakarak söylemişti; daha çok hayallere dalarak.

Lalisa'nın sorusuna dalgın gözlerimi çay fincanıma dikmişken cevap verdim. "Çok acıtıyor, çünkü her an seni terketme ihtimali var."

Kapı yeniden çaldığında gözlerim kapıya kaydı. "Girin." Böylece Lalisa ile kısa muhabbetimiz bitmişti.

İçeri geçen hizmetçi bağ eğerek leydi Hwasa'nın geldiğini söyledi. Gözlerimi kaldırıp sağ taraftaki leydi Lalisa'ya baktım. "Leydi Hwasa için çay fincanı getirin. Çıkabilirsiniz." Lalisa hizmetçi ile odadan çıktı.

İçeri geçen leydi Hwasa yaklaşıp reverans yaptı. Peşindeki hizmetçi de aynısını tekrar etmişti. Oturduğum kanepeden onları dikkatle inceledim. Leydi Hwasa gri bir elbise giyinmişti. Ona solgun renklerin yakışmadığı kanaatine vardım. Kırmızı, şarap kırmızısı veya kırmızının farklı tonlarını giyirse daha göz alıcı olurdu. Hayır, aslında tek sorun renk de değildi... Elbisede bir sorun vardı. Acaba butik sahibi leydi Hwasa bugün kendine önem vermemiş miydi? Bir şeyler kafasını karıştırıyordu. Yüzünün halsizliği de kendini ele veriyordu, yorgundu. Şimdiki elbisenin içinde gerçekten çarpıcı görünüyordu. Çarpıcı bir biçimde çirkin. Böyle kıvrımlı güzel bir vücuda sahip kadın nasıl olur da vücudunu bu elbiseyle cezalandırır? "Kraliçemizi selamlarız."

vsoo | Crystal CrownHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin