Jisoo,
Saat tik tak ederek odayı daha da gergin bir hale sürüklerken kalbim sıkıştı. Taehyung arkamda duruyordu. Şu an tek önemli olan buydu. En azından benim için. Sahi neden gelmişti? Neden şimdi gelmişti?
Adımları harakete geçtiği haberini verdiğinde yavaşça yutkundum. Sol tarafımdaki koltuğa yaklaştı. Otururken gözlerim sağa kaydı.
Marki Wonho boğazını temizledi. Ceketinin önünü sol koluyla düzeltip tek kaşını kaldırdı. "İmparatoru burada görmek büyük şeref", diyerek önümdeki kanepeden kalkmadan başını eğdi.
"Marki", dedi Taehyung unutmak için her gece dua ettiğim huzurlu sesiyle. "Benim iznim dahi olmadan kraliçelerimi sorguya çekmek cüretini nereden aldın?" Gözlerimi kaldırıp Wonho'nun yüzüne baktım. Onun buna yetkisi olduğunu sanmıştım. Sahi kont Hyunjin benim uygun olduğum bir vakitte ifade vereceğimi söylemişti. Saraya gelir gelmez, kolumdan çekiştirip beni buraya getiren Marki Wonho'ydu.
Wonho, "Zaman kaybetmek istemedik, majesteleri", diyerek başını eğdi. Yere bakarken kaçış aradığından gözleri haraket hâlindeydi. "Bildiğiniz üzere eğer geç kalırsak o kişiyi bulmakta zorlanırdık."
Taehyung ayağa kalktığında Wonho da onunla beraber kalktı. Taehyung Wonho'ya yaklaşıp kısık ve tehditkar sesle konuştu. "Bir daha asla benim iznim olmadan kraliçelerime yaklaşma, marki."
"Emredersiniz, majesteleri." Marki Wonho baş eğdiği sırada salona Hyunjin girdi.
Marki fırsattan istifade ederek salonu terk ederken Hyunjin giden Wonho'nun peşinden bakıp konuşmuştu. "Bence aşırıya kaçtınız, majesteleri!" Taehyung'a bakarak kaşlarını çattı.
"Hayır, aşırıya kaçmadım, kendimi durdurdum." Ellerini arkada birleştirip başını kaldırdı "Çünkü onu öldürmeyi düşünüyordum." Taehyung artık eskisi gibi, olduğu gibi davranmıyor. Çok agresif ve çabuk kararlar veriyor. Markiyi öylesine tehdit etmek akıl işi değil. Savaş onu değiştirmiş olmalı.
Kraliçe Yeonwoo sağımdaki kanepeden kalktığında yanında oturan leydi Hwasa da kalkmıştı. Yeonwoo hızlı adımlarla önümden geçti; solumdaki Taehyung ve Hyunjin'e yaklaştı. Giyindiği su yeşili elbisenin sağ kolunda kocaman deniz çiçeği vardı. Saçını arkada topuz yaptırmıştı. Baş eğerek hafifçe gülümsedi. "İmparatorun döndüğünü duydum. Hastalığım yüzünden daha önce sizi selamlamaya gelemedim." Hastalık mı? Tek kaşımı kaldırdım. Sen hasta değilsin ki? "Lütfen bana sizi galibiyetiniz yüzünden tebrik etmeyen bir tek ben kaldım söylemeyin!" Ellerini önünde birleştirmişti. "Sizin için çok endişelendim."
"Yeni döndüm, kraliçe." Neler oluyor? İkilinin aşk dolu anlarını izlemek istemiyorum. Gözlerim Hwasa'ya kaydığında hayranlıkla ikiliye bakıyordu. En nihayetinde Yeonwoo da benimle aynı haklara sahip kraliçeydi onların gözünde. Yeniden ikiliye bakıp derin nefes almamak için kendimi zorladım. Aşk garip bir şeymiş, hiç sevmedim. İnsanı aciz hissettiriyor.
Taehyung boğazını temizleyip konuşmaya devam etti: "Benim için endişelenip üzülmenize gerek yok. Buz kralı lakabının bir iltifat olduğunu düşünmüyorsun, değil mi, kraliçe?" Tek kaşını kaldırarak başını hafif aşağı eğmişti.
Yeonwoo gözlerini kırpıştırdı. "Hayır!" Eğdiği kafasını kaldırıp Taehyung'a baktı ve gülümsedi. "Çünkü bu yakışıklı olduğunuz anlamına geliyor??"
Taehyung ne diyeceğini bilemez. Tedirgince gözlerimi kaçırttım. Yeonwoo'nun aptallığı sınır tanımıyordu. Ama diğer taraftan... Taehyung bunu tatlı bulabilirdi?
"Majesteleri... ah..." Ne yapıyorsun? Neden inliyorsun? Hyunjin bir şaşkınca Yeonwoo'ya bakmıştı. Yüzünü üzgünce büzüştürdü. "Siz yokken gerçekten zor zamanlar geçiriyordum." Elimi yumruk hâline sokmamak için kendimle hâyli savaş verdim. "Galiba bayılacağım!" Taehyung'un koluna ahtapot gibi sarıldı. Yok artık!
![](https://img.wattpad.com/cover/294174070-288-k22978.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
vsoo | Crystal Crown
FanfictionOmuzlarımdan itip beni kendinden uzaklaştırdığında gözlerimi yüzüne diktim. "Dur artık, Jisoo", dedi. Direnmeye devam ettim. "Neden duralım? Birbirimizi gerçekten sevdiğimiz halde-" "Duyguların bir önemi yoktur." Cümlemi bitirmeme izin vermeden kend...