Sabah kalkar kalkmaz saate baktım. 5:00 olduğunu görmemle rahatladım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Dolaptan hemen kamuflajlarımı alıp giyindim. Mutfağa gidip ufak tefek bir şeyler atıştırdım. Saat daha 5:10. Kapının yanındaki ayakkabılıkta duran postallarımı giyip, vestiyerden anahtarları alıp çıktım. Bütün tim yavaş yavaş kapının önüne toplanmaya başladı. Şimdi de Yüzbaşı Fatih, keyfi ve kahyasını bekliyoruz. Daha fazla dayanamayıp evine bakmaya karar verdim. Timin yanından ayrılıp apartmana girdim. Fatih'in dairesinin olduğu kata çıkıp kapıyı çaldım. 2 dakika boyunca çalmaya devam ettim ve sonunda kapıyı açabildi!
"Ne var abi ya?" Gözlerini ovuşturarak, üstünde pijama ile açtı kapıyı. Yani uyanmış belli.
"Ne mi var?! Saatten haberin var mı senin! Geç kalıyoruz senin yüzünden!" Kolundaki saate bakınca bir anda afyonu patladı ve odasına koştu. 2 dakika olmadan giyinip geldi. Bu ne hız koçum?
Beraber aşağı inip arabalara bindik. 4 yıldır beraber çalışıyoruz. Hiçbir zaman yediğimiz, içtiğimiz ayrı gitmedi bu zamana kadar. Her ne yapıyorsak beraber yapıyoruz. Herkes birbirinin ailesini tanır. Benimki hariç...
Tugayın kapısından girip odalara dağıldık. Dağılmadan önce de herkes 5 dakika sonra eğitim sahasında olsun diye emir verdim. Önce odama oradan da eğitim sahasına geçtim. Ardından hemen geldi bizimkiler.
"Hadi biraz ısınalım! TUGAYIN ETRAFINDA 60 TUR!"
Sağa dönüp koşmaya başladık. Ben de en öndeki Yüzbaşı Fatih'in solundan koşmaya başladım. 60 turun ardından sıra onların pestilini çıkartmaya geldi. Tabi 60 tur kocaman tugayın etrafında hiç de az değil ama biz daha yeni başlıyoruz. İşte işimin en eğlenceli kısmı.
"YAT!"
"ŞINAV!"
"KALK!"
"YAT!"
"ŞINAV!"
"KALK!"
"KOŞ!"
Her sabah yapılan bu eğitim yaklaşık üç saat sonunda bitti. Hepsi kendini yere attı. Yüzümde sinsi bir gülüş belirdi. Biz de bu yollardan geçtik. Hiç böyle mi yapıyorduk? Evet yapıyorduk! Şimdi kimseyi kandırmayalım bizim de her gün böyle pestilimiz çıkardı. Hatta eskiden daha mı zor yapıyorlardı ne? Onlar orada yata dursun ben de kendi odama gidip şu Canavar Eğitiminin planlarını hazırlayım. Yer yıl yapılır ve yurt dışından da katılım olur. Bi on ülke falan oluyor genelde. Ankara'da her yıl yapılan bu eğitimleri sırayla bir bizim tim, bir Polat timi üstlenir. Bu yıl sıra bizde! Önemli bir eğitim olduğu için dosyaları ve diğer yıllarda yaptığım planları odamdan alıp harekat odasına geçtim. Sonuç olarak burası daha büyük, tüm eğitim sahalarının üstten çekilmiş büyük fotoğrafları var ve en önemlisi bu odaya giriş şifreli ve sadece kıdemlilerde var şifre. Yani kimse beni rahatsız edemez.
Tuğgeneral Selçuk nasıl gittiğine bakmak için geldi ve bir anda kendimizi sohbet ederken bulduk.
"Bak Arda, benim bir kızım vardı. Binbaşı Açelya Öztürk!" Tuğgeneralin kızı olduğunu bilmiyordum Açelya'nın. Yaklaşık 1 yıl önce şehit olduğunu biliyorum ama. Tuğgeneral devam etti.
"11 ay 23 gün önce şehit oldu. Hamileymiş, şehit olduktan sonra öğrendik. Şehit töreninde! Eşi, Alkın yıkıldı. Resmen yaşayan bir ölü. Artık sadece intikam almak için operasyonlara gittiğine eminim."
"K-komutanım hamile miymiş Açelya? Yani..." Daha fazla konuşmak onu daha da yıkar. Daha önce Açelya ile tanışmıştım. Bu tugayda çalışıyordu. Bozkurt timi komutanıydı. Hala burada Bozkurt timi ama komutanı Alkın Yüzbaşı. Şehit olduğunu, Alkın ile evli olduğunu biliyordum ama hamile olduğunu ilk kez duydum.
Selçuk Tuğgeneral gidince ben de biraz daha çalışmak için planlara geri döndüm. Saate bakınca 22:27 olduğunu gördüm. Demek ki sabaha kadar buradayız. 5 gün sonra eğitim başlayacak. Yarın da yurtdışından gelmeye başlayacaklar. Az sonra kapının şifresinin girilme sesi geldi. İlkinde yanlış şifre uyarısı verdiği için çıkıp bakmak istedim. Kapıya doğru yürüyüp açtım. Arkasını dönmüş giden Asena ve Tarık'ı gördüm. Burada ne işleri var?
"ASENA, TARIK!" diye bağırdım. Hafif endişe ile arkalarını döndüler. Kapıyı kapatıp onlara doğru ilerlemeye başladım.
"Ne işiniz var bu katta? Şifreyi siz mi yanlış girdiniz?" Bu katta dememin nedeni harekat odası tugayın en üst katındaki tek oda. Bilerek böyle yapıldı.
"Şeyy.... biz sana bakmaya gelmiştik ama şifreyi yanlış hatırladım sanırım." İmkansız! Asena'ya şifre söylenmiş olamaz, o revirde çalışıyor. Yani yanlış hatırlaması da imkansız. Ne çeviriyor bunlar?
Oy vermeyi unutmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRK ASKERİ OLMAK (Ara Verildi)
ActionÇok ama çok kısa bir süreliğine ara verildi. Güncelleme: O çok kısa ara bir yıldan fazla oldu. Bu kadar bölüm yayınlayıp asla geri gönüş almadığım için kitabı bırakıyorum. Olur da belki bir gün devam ederim, kimse bilemez. İki Komando Binbaşı... As...