"Asena hocam." dedi artık sinirimi bozan sesiyle.
"M-Mert?"
"Ne tesadüf." dedi çarpıkça sırıtarak. Salak!
"Seninle uğraşamam." deyip Arda'nın peşinden gitmeye yeltendiğimde kolumdan tuttu ve beni kendine çevirdi.
"Silah arkadaşın mı?" dedi hafif sinirli sesiyle. Sana ne oluyor be?!
"Sana ne?!" Kolumu sertçe çekip time döndüğümde Mert'i gözleriyle şimdiden öldürmeye başlamışlardı.
"Gidelim." dedim Fatih'in omuzuna hafifçe vurup.
"Emredersiniz komutanım!" dediler hep bir ağızdan. Hafifçe gülüp önlerinden yürümeye başladım.
Yoğun bakım ünitesinin önündeki bekleme salonuna oturup doktorun içeriden çıkmasını ve iyi bir şeyler söylemesini beklemeye başladık. Az sonra doktor içeriden çıktığında yanına gitmeye mecalim bile yoktu ama ayağa kalktım ve timle beraber yanına ilerledik.
"İki-üç gün içerisinde uyanmasını bekliyoruz. Şu an iyi ama net bir şey söylemek için uyanmasını bekleyeceğiz. Geçmiş olsun." deyip yanımızdan uzaklaştı.
Ben de geri dönüp aynı yerime oturdum. Bütün tim karşımda durup bana bakmaya başladı. Kafamı kaldırıp baktım 'Ne var' dercesine.
"Neden başımda dikiliyorsunuz?" dedim halsizce.
"Bir emriniz var mı komutanım?" diye sordu Berkay. Sesi biraz endişeli geldi ama neyse.
"Olmalı mı?" dedim yerimde dikleşirken.
"Hem siz neden geldiniz? Tuğgeneral izin verdi mi?" Fatih hepsini öldürücü bakışlar atıp söze girdi.
"Tabii ki var komutanım. Onun izni olmadan nasıl gelebiliriz ki buraya?" dedi garip sesiyle. Yalan söylediği çok belliydi.
"İyi o zaman. Ben bir Tuğgenerali arayayım. Hem soracaklarım ver hem de Arda'nın durumunu merak etmiştir." dedim imayla.
"Hayır!" diye bağırdı hepsi bir anda.
"Aa neden? Yoksa buraya geldiğinizden haberi yok mu?!" dedim sonlara doğru sesimi yükselterek.
"Komutanım nolur söylemeyin. Yer bitirir bizi valla."
Sinsice gülüp telefonumu cebimden çıkarttım ve rehberdeki Tuğgeneral yazısına tıkladım. Çalma başlayınca telefonu kaldırıp gözlerine soktum.
"Yesin!" deyip telefonu kulağıma götürünce Tuğgeneral telefonu açtı.
"Komutanım?"
"Asena, Arda'nın durumu nasıl?"
"Ameliyat başarılı geçti komutanım. Şu an yoğun bakımda, iki-üç gün içerisinde uyanmasını bekliyoruz."
"Tamam kızım. Sen ne için aramıştın?" Sinsice sırıtıp arkamı döndüm ve bana yalvarırcasına bakan time göz kırptım.
"Bizimkiler orada mı komutanım? Ulaşamadım da hiçbirine." dedim masum sessimle.
"Eğitim sahasında olmaları lazım. Bekle hemen baktırayım."
"Peki komutanım." deyip hemen arkamdaki koltuklardan birine oturdum.
"Çavuş bir bak bakalım Cehennem timi eğitim sahasında mı?"
"Emredersiniz komutanım!" denildikten sonra kapı kapanma sesi geldi telefondan. Bakalım şimdi hangileri Azraille finale kalacak?
"Binbaşım yoklar burada. Orada mı o salaklar?" dedi Tuğgeneral kızgın sesiyle. Sanırım hiçbiri finale kalamayacak.
"Buradalar komutanım, buradalar. Ne yapayım?"
"Helikopter gönderiyorum, söyle o salaklara hemen buraya gelsinler. Yaktım çıralarını."
"Emredersiniz komutanım." deyip kapattım telefonu. Bir anda kahkaha atmaya başlamamla hepsi anlamış olacak ki isyana başladılar.
Oy vermeyi unutmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRK ASKERİ OLMAK (Ara Verildi)
ActionÇok ama çok kısa bir süreliğine ara verildi. Güncelleme: O çok kısa ara bir yıldan fazla oldu. Bu kadar bölüm yayınlayıp asla geri gönüş almadığım için kitabı bırakıyorum. Olur da belki bir gün devam ederim, kimse bilemez. İki Komando Binbaşı... As...