17.Bölüm

338 27 2
                                    

"Tabii ki açık ve net bir şekilde ortada olan şeyi."

"Köstebek var!" dedik ikimiz aynı anda.

"Fatih bu böyle olmaz. 6 ay aramızda köstebekle operasyon yapamayız, ne kadar işimizde çok iyi olsak da bir yerde patlarız. Çünkü eğer bizim timdense o da işinde çok iyi."

"Operasyonu tamamlamak için kim olduğunu bilmemiz lazım."

"Düşüneceğim bir şeyler ama şimdilik operasyonun gidişatını sadece sen ve ben bileceğiz, plandan ufak ufak dışarı çıkacağız. Baskın yapılacak kamp, mağara ve köylerin sırasını değiştireceğiz. Birkaç saat sonra dikkat çekmeden Tuğgenerale haber veririm."

"Emredersiniz komutanım."

Ayağa kalkıp etrafa baktım. Timi artık her saniye gözetim altında tutmam gerekiyordu. Fatih dahil. Bundan sonra bütün planları sadece ben bilecektim. Anlamıyorum, neden bilgi sızdırırsın, neden vatanına ihanet edersin ki? Sen askersin, asker! Asker olmak vatanı gerçekten sevmeyenlerin yapabileceği bir şey değil.

"Toparlanın, gidiyoruz!" dedim sinirle. Aramızdaki haini bulup kendi ellerimle geberteceğim.

"Emredersiniz komutanım!"

Yürüyüşe kaldığımız yerden devam ederken az sonra ilk patlatacağımız kampa geldik. 2-3 yeri plandaki gibi patlatıp geriye kalanları plan dışı sıralama yapmayı düşünüyorum. Böylece dikkat çekmeden rotayı değiştireceğiz ve onu fark etmediğimizi sanacak.

"Keskin nişancı yerine geç!"

"Emredersiniz komutanım!"

"Harun, Tarık depolarını bulup patlatın!"

"Emredersiniz komutanım!"

"Geri kalanlar benimle birlikte mevzide!"

"Emredersiniz komutanım!"

"Keskin nişancılar atış serbest! Diğerleri benimle birlikte atış serbest!"

"Emredersiniz komutanım!"

Parmağımın ucundaki tetiğe basmamla benimle birlikte mevzide olan Asena ve Fatih de atışa başlarken teröristler de saklandıkları yerden çıktılar. Hazır beklemelerinden bir kez daha teyit ettik köstebek olduğunu. Çatışma son hızıyla devam ederken Harun ve Tarık hala deponun yerini bulamamışlardı. Kayanın arkasından çıkıp birkaçını daha indirdikten sonra geri yerimi aldım. Özel tim istememiz lazımdı sanırım ama daha ilk kamptan istersek görev başarısızlığa doğru giderdi. Şarjörü çıkartıp ne kadar mermim kaldığına baktım. Tekrar takıp kayanın arkasından çıktım ve nişan aldığım yere birkaç mermi sıktım. Üstümden hücum yeleğindeki yedek şarjörlerden birini alıp silahımda tek elime çıkarttığım şarjörün yerine taktım.

"Komutanım depoyu bulduk." dedi Tarık. Tam zamanında!

"Bilgi verin."

"Komutanım bir sürü C4 tipi patlayıcı var. Yasa dışı silah kasaları ve yasa dışı mermi kutuları var. Ayrıca sanırım C4'lerle canı bomba yapmayı planlıyorlar çünkü kurulmuş birkaç düzenek var." Canlı bomba demek!

"Bekleyin ben gelip bakacağım." Görelim bakalım düzeneklerini ve kaçak mallarını.

"Emredersiniz komutanım!"

"Mevzidekiler devam edin zaten birazdan biterler inşallah."

"Emredersiniz komutanım!" dedi Asena ve Fatih aynı anda.

Dağdan yavaşça ve temkinli bir şekilde aşağı inip sağ tarafa ilerlemeye başladım. Silahımı kayışından omuzuma bırakıp postallarıma eğildim ve birinin boğazındaki bıçağı aldım. Görüş açıma giren teröristleri arkalarından yaklaşıp fırsat vermeden ya boyun kemiklerini kırıyor ya da bıçakla bir yerlerini deşiyordum. Depo olarak kullandıkları büyük yerin önüne gelince bacak kılıfımdan tabancamı çıkartıp önüme doğrulttum. Kapıyı aralayıp benden önce silahımın namlusuna içeri gösterdim. Zaten sadece Harun ve Tarık'ın içeride olduğunu biliyorum ama ne olur ne olmaz yani. Silahımı kılıfına geri koyup omuzumdaki tüfeği düzelttim. Bir duvar tavana kadar tamamen C4 tipi patlayıcı doluydu. Diğer yerler tamamen kasalarla çevrelenmişti. Bazılarının silah kasaları olduğu belli oluyordu ama diğerleri klasik kasa olduğundan içinde ne olduğu belli değildi.

"Baktınız mı içlerine?" dedim ne olduğu belli olmayan kasaları göstererek.

"Hayır komutanım bakmadık, sizi bekledik." dedi Harun.

Tamam anlamında başımı sallayıp en yakınımdaki kasanın önünde durdum. Etrafa bakıp kasayı açabileceğim bir şey var mı diye süzdüm. Köşedeki levyeyi görmemle bakışlarımı Harun'a çevirip işaret ettim getirmesi için. Bir süre sonra levyeyi elime vermesiyle hemen önümdeki kasayı açtım. İçi kablo düzenekli canlı bomba yelekleri doluydu. Kafamı kaldırıp arka çaprazımdaki Tarık ve Harun'a baktım. Onlar da dehşetle bir bana bir kasaya bakıyorlardı. O an durumumuza lanet ettim. Teröristler istediklerini almışlardı, iki Şanlı Türk Askerini dehşete düşürmüşlerdi. Sinirle kaşlarımı çatıp tamamen onlara döndüm ve kasanın kapağındaki elimi indirmemle kapak da tam istediğim gibi düştü ve kasanın ağzını kapattı. Çıkan sesle o an anladım ki onlara olan sinirimden dolayı büyük bir hata yapmıştım. Terör kampının tam ortasındaki çadırda büyük bir gürültüye neden olmuştum. Sinirle gözlerimi kapattım bir süre. Dışardan sesler gelmeye başlayınca tabancamı kılıfından çıkartıp sıkıca kavradım ve kapıya döndüm. Harun ve Tarık da namlularını kapıya doğrulttular. Dışarıdan vuran ışıkla çadırın kalın plastik duvarlarına yansıyan siluetlerden çok kişi oldukları belli oluyordu. Yaptığım hata yüzünden şehitliğe kendimle beraber iki askerimi de sürükleyecektim belki de. 







Oy vermeyi unutmayın...

TÜRK ASKERİ OLMAK (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin