12.Bölüm

495 33 0
                                    

Tuğgeneralin odasından çıkıp kendi odama geçtim. Odamın içindeki başka bir kapıdan yatağımın ve dolabımın olduğu odaya girdim. Yatağın kenarına oturdum. Bayadır annemin ve babamın mezarına gitmiyorum. Yarın izin alıp gitsem iyi olur. Ah tabi ya, yarın olmaz çünkü eğitimin diğer aşamasına geçilecek. Saat biraz geç olsa da şimdi gitmek en mantıklısı. Dolabımı açıp siyah tişört, siyah gömlek ve siyah bir pantolon aldım. Siyah Nike Jordan ayakkabılarımı da giyip komodinden arabamın anahtarını ve telefonumu alıp cebime koydum. Hızla arabama ilerlerken arkamdan birinin geldiğini hissettim. Arkamı dönüp kim olduğuna bakmak yerine hemen anne ve babamın yanına gitmek istedim. Arabaya binip tuşuna bastım. Tugaydan çıktıktan 15 dakika sonra mezarlığa vardım. Bagajdan anne ve babamın mezarına dökmek için su bidonlarından aldım. Gelmeyeli yaklaşık 3 ay oluyordu. Şehit olduklarında babam 33, annem 32 yaşındaydı. Okulda tanışmışlar, Kara Harp okulunda. Sonra aynı time düşmüşler ve hemen evlenmişler. Onlar şehit olduğunda ben 12 yaşındaydım. Daha o yaşta vatan şehit olduklarının, bir daha yanıma gelmeyeceklerinin bilincindeydim. Ben daha 12 yaşındayken intikam yemini ettim. 14 yaşındaydım, asla unutmam. Yaşıtlarım okuldan sonra arkadaşlarıyla gezerken ben askeri eğitim alıp silah kullanmayı öğreniyordum. Beni bir Tümgeneral büyüttü. İki yıl önce de onu kaybettim. Çok iyi bir insandı. Ailemin şehit töreninde gördüm onu ilk. Ben annemin al bayraklı tabutuna sarılmış içim dışıma çıkana kadar ağlarken gelip beni kaldırdı. Bana sarılıp 'Sen artık benim evladımsın Arda.' dedi. Beni intikam almam için eğiteceğini ve ben Binbaşı olduktan sonra ailemi şehit edenleri söyleyeceğini de söylemişti. Ama Binbaşı olduğumu göremedi. Neredeyse bütün başarılarımı gördü ama genç yaşımda Binbaşı olduğumu göremedi. Babam 33 yaşında Binbaşıydı, annem 32 yaşında Yüzbaşıydı. Ben 27 yaşında Binbaşıyım.

Mezarlara sularını döküp elimle topraklarını düzelttim. Tam kalkacakken kendimi daha fazla tutamayıp ağlamaya başladım. Söz vermiştim. Söz vermiştim sizin karşınızda ağlamayacağım diye.

"Anne, baba beni niye bıraktınız daha o yaşımda?" diye konuştum hıçkırıklarımın arasında kendi kendime. Üzerimize vuran tek ışık bize el sallayan ayın ışığıydı.

"Annem sen bana dememiş miydin seni asla bırakmayacağız diye? Babam sen değil miydin seni kendi ellerimle göndereceğim Kara Harp okuluna diyen? Niye bıraktınız beni?"

Babamın ıslak mezarına anlımı dayayıp ağladım. Dakikalarca, saatlerce hıçkırarak ağladım mezarlarının başında. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sertçe silip oturduğum yerde doğruldum.

"İnanır mısınız anne 3 ayda hiçbir şey olmadı. Aslıda düşününce oldu ya. Hem de baya bir şey oldu. 5 kez özel tim operasyonuna gidip size layık bir şekilde hepsinden üstün başarı ile döndük. Bir kız var biliyor musun babam? Adı Asena. Özel Polat timinin eski komutanı. O da Komando Binbaşı yani. Tuğgeneral onu sevip sevmediğimi sordu bugün. Ben sizden, beni bu günlere getiren Tümgeneralden ve vatandan başkasını sevmeyi bırak insanlara karşı hiçbir şey hissetmedim. Siz şehit olduktan sonra ben duygularımı kaybettim anne. Senin hayatında tanıdığın en duygusal insan olan oğlun artık hiçbir şey hissetmiyor. Ben intikam duygusunu 12 yaşımda hissettim. Neden ki? Lisede babamın beni hep göndermek istediği yerde Kara Harp okulunda yaşıtlarım sevgilisiyle gezerken ben her gün bütün askeri eğitimleri aldım. Silah kullanmayı 13 yaşımda öğrendim ben. Her asker çocuğu annesinin, babasının silahını sakladığı yeri bulmaya çalışır ya ben hiç aramadım. Saklıyorsanız vardır bir bildiğiniz dedim. Ama diğerlerinin aksine daha çocuk yaşımda kendi silahımı aldım elime. Annem babam kızar dedim dinletemedim." Her geldiğimde yaparım bunu. Güncel olayları anlattıktan sonra hep yaşadıklarımı anlatır sorgularım. Her zaman farklı şeyler anlatırım ama. İçimde yaşadığım kimseye anlatamadığım şeyleri anneme babama anlatırım.

Kalktım. Arabama doğru ilerlerken arkada bir araba daha gördüm. Refleksle hemen belimdeki silahı alıp önüme doğrulttum. Arabama doğru ilerleyip arkadaki arabaya baktım. İçerisinde biri var gözüküyor ama kim olduğu gözükmüyor. Silahımı sağ elime alıp bacağımın yanına indirdim. Kapısına ilerleyip cama baktım. İçerde Asena var. Kapısını açıp konuşacakken ağladığını gördüm.

"Asena? Ne işin var burada ve neden ağlıyorsun?" Tugayın otoparkında arkamdan gelen umursamadığım kişi olup gidince peşimden gelmiş olması ve benim arkamdan gelip her şeyi duymuş olması ve anlattıklarıma ağlıyor olması ihtimali kaç? Umarım 0.

"Asena sana diyorum neden buradasın ve neden ağlıyorsun?"

"Arda..."

"Duydun değil mi Asena? Her şeyi duydun." Dedim silahımı belime koyarken.

"Özür dilerim. İstemezdim, kulak misafiri oldum ama sonra hemen geri döndüm. Seni arıyordum hızla otoparktan çıkınca peşinden geldim. Özür dilerim."

"Tamam Asena. Sadece şunu istiyorum zaten tim biliyor ama ne sen kimseye söyle ne de kendine söyle. Kimse bildiğini bilmesin."

Konuştuklarımı tekrar düşününce ben Asena'dan bahsetmiştim. Onları da duymuş olabilir mi? Bir de sevgi falan dedim ya off. Kendi arabama doğru ilerlemeye başladım. Saat gece 3'e geliyordu. Ben tugaydan çıktığımda 11 falandı. Gerçekten ya çok konuştum ya da çok ağladım. Ağladım! En azından ağladığımı görmüş olmasın. Tam arabayı çalıştırdım gidecekken aynadan Asena'nın buraya doğru geldiğini gördüm. Kapımı açıp dışarı çıktım. Biraz da ilerleyip aramızda iki üç adım kalınca durdu. Kırmızı gözleri ile bana baktı.

"Sen bana karşı bir şey hissetmesen de ben seni seviyorum Arda. Sadece bil istedim."





Oy vermeyi unutmayın...

TÜRK ASKERİ OLMAK (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin