BU BÖLÜMDE BOMBA OLAYLAR OLACAK. ŞİMDİDEN SİNİRLERİNİZE HAKİM OLUN. SİZİ SEVİYORUM. İYİ OKUMALAR, OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM.
Uykumdan Yaso'nun attığı bir mesajla uyandım. Bugün okullar resmi tatil olduğu için bir gün daha tatillerini uzatmışlardı. "Harika," diye mırıldanarak kalktım ve elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı tepeden topuz yaptım. Pijamalarımla aşağı indim. Esneyerek mutfağa geçtim. Çok aç değildim, sadece omlet yaptım ve yanına bir dilim peynir alarak balkona geçtim ve onları kemirdim. Aynı zamanda telefonumdan video izliyordum. Yaylanarak kahvaltımı bitirdiğim sırada telefonuma yabancı bir numaradan mesaj geldi.
"Doğa sen misin? Numara doğru mu?"
"Bu ne be?" Numaraya bakıp hatırlamaya çalıştım ama tanıdık değildi. "Sen kimsin?"
"Sonunda. Numaranı çok aradım. Seninle görüşmem gerekiyor, bu çok önemli. Gerçekten!"
"Sen kimsin dedim?"
"Ben Yiğit. Ailenle alakalı çok önemli bir şey söylemem gerek, lütfen buluşabilir miyiz?"
Onu aradım. "Doğa, seni sonunda bulabildiğime çok mutluyum."
"Ailemle alakalı ne söyleyeceksin? Beni nereden tanıyorsun? Sen kimsin?"
"Lütfen buluşalım, benden korkmana gerek yok. İstersen kalabalık bir yerde buluşuruz. Sana olanları telefonda anlatamam, çok önemli."
Bıktım şu telefonda anlatamam film klişelerinden. Neden anlatamıyor anlamış değilim.
"Lütfen Doğa, sen nerede istersen orada buluşuruz."
Bugün tek buluşabileceğim gündü. Bulut yoktu. "Tamam, sana bir konum atacağım, o kafeye gel." Bu saatlerde orası kalabalık olurdu. Telefonu kapadım ve orasının konumunu atıp yukarıya giyinmeye çıktım. Beyaz bir dar kot ve üzerine beyaz bir crop giyindim. Altıma beyaz sandalet giyindim ve saçımın dağınıklığına aldırmadan çantamı alıp arabama gittim. Kafeye gittiğimde onu nasıl tanıyacağımı bile bilmiyordum. Profil resmi yoktu. Ama beni tanımıştı, bir adam ayağı kalkmış bana el sallıyordu.
Yanına gittim. Bakımlı ve genç biriydi. İyi görünüyordu. "Selam Doğa, yeniden tanıştığımıza sevindim."
Tokalaştık ve oturdum. "Neler oluyor?"
"Bak, seni uzun süredir arıyorum. Biliyorum bu çok tuhaf ama aslında ikimizin arasında büyük bir bağ var."
"Ne bağından söz ediyorsun?"
"Bak, biz kardeşiz."
Güldüm. "Ne komik ama, babamın bilmediğim çocukları mı var? Annem onu öldürecek."
O ise hiç gülmedi. "Durum öyle değil Doğa, bak kardeşimi küçük yaşta kaybettim. Seninle aynı yaştaydı, aslında doğum günleriniz bile aynı. Ben sizden birkaç yaş büyüğüm."
"Başın sağ olsun."
"Teşekkür ederim. Ama durum bu değil, o benim gerçek kardeşim değilmiş Doğa, seninle aynı hastanede doğmuşlar ve siz karışmışsınız."
"Benim ikizim var Yiğit, biliyor muydun?"
"Aslında vefat eden kardeşim onun ikiziymiş işte, bundan bahsediyorum."
"Sana neden inanayım? Beni nereden buldun?"
"Annem eskiden babamı birisiyle aldatmış, babam çıldırmış ve daha önce de yapıp yapmadığından şüphelenip bana ve kardeşime DNA testi yapmış, ondan olup olmadığımıza emin olmak için. Ben onun çocuğu çıkmışım ama kardeşim öyle çıkmamış. Annemle büyük bir kavga etmişlerdi, hatırlıyorum. Annem bebeğin ondan olduğuna emin olduğunu ve onu sadece bir kez aldattığını ve üzgün olduğunu söylemiş. Bunun üstüne gidip bir de kardeşimle ona annelik testi yapmışlar ve o da negatif çıkmış. O zaman başka bir şey olduğunu anlamışlar. O tarihte hastanede sadece üç bebek dünyaya gelmiş, biri ikizlermiş ve biri benim kardeşim. İkizler senin kardeşin ve benim kardeşim olduğuna göre diğeri sensin Doğa. Biz seninle kardeşiz. Sadece karışmışsınız, olay bundan ibaret."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTILI AŞIK 2 (+18)
JugendliteraturKendisine aşık olan bir akıl hastasından kurtulmaya çalışan Doğa aralarındaki ateşli çekime karşı koymaya çalışıyor ama bu genç adam kendisine sırılsıklam tutulmuş durumda. Üstelik akıl hastalıkları işi daha zor bir hale getiriyor.