BÖLÜM 37

3.2K 124 11
                                    

BEN GELDİM CANLARIM. OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. OKUYAN GÖZLERİNİZ YORULMASIN. SİZİ SEVİYORUMM.

Siyah acıyla haykırdı, sol kolu yanıyordu. Ateş boynuna doğru ilerlemişti. Gücünü kullanmaya çalışıyordu ama lider onu engelliyordu. Zaten acıdan dolayı odaklanamıyordu. 

"Durun!" diye bağırdım. "Siyah!"

Kolu resmen erimişti. Yasemin ile birlikte çığlık çığlığaydık. Sol elimin birkaç parmağı yanmaya başladığında deli gibi çığırdım. Yapabilirim, gücümü toplayabilirim. 

Gökyüzüne odaklanıp içimden geçirdim. 'Gerçek misin bilmiyorum ama beni dinle doğa! Burada yanıyoruz ve sen izliyorsun! Adaletini hatırla, biz senin gözünde masum muyuz bilmiyorum ama Yasemin tamamen masum. Sadece planları gördü diye yanmayı hak etmiyor! Siyah'ta masum, senin isteklerine boyun eğip benimle evlendi, buradan kovulmam onun hatası değil. Yanmamı kabul etmedi diye de suçlu olmuyor! Eğer buradaki insanların iyi olmasını istiyorsan birinin yanmasına razı gelmedi diye en masum o olmalı. Bizi burada yakan insanlar suçlu, senin istediğin asla bu olmamalı. Ben de hatalıyım, buradan gitmek için sana zarar verdim. Eğer birileri yanacaksa Siyah ve Yasemin dışında, tabi bir de çocuklar... Herkes yanmalı! Beni duydun mu? Gücümü ver, her şeyi halledeceğim!'

Odaklandım. Gökyüzünde büyük bir fırtına koptu, bardak boşanırcasına yağmur yağmaya başladı ve ateş söndü. Siyah acıdan dolayı gözlerini açamıyordu. Yasemin daha yanmamıştı, şokla bana bakıyordu. "Başardın, yaptın Doğa!" Gülmeye başladı. 

Sol elimin bandını eriten ateş sayesinde diğer elimi de açtım. Demirin üzerinde ayağı kalktım. "Biz değil siz yanmayı hak ediyorsunuz!"

"Bırak bu işi ben halledeyim," dedi koşarak buraya gelen babam. Elinde bir tüfek vardı. "Kızımı yakmaya çalışanlar yaşamayı hak etmiyor! Hepinizi bokunuzda boğacağım! Madem buraya polis giremiyor, yolu bile bulamıyor o zaman cezanızı ben keserim!"

Tüfeği ateşledi, lider anında yere serildi. Sonra Ahmet'i vurdu, Alina'yı ve Yiğit'i... Bu ritüelde parmağı olan herkesi sıradan geçirdi. İnsanlar çığlık çığlığa kaçıştılar. Mavi ise koşarak abisinin yanına gitti. "Abi, yandın!" dedi ağlayarak. 

Siyah yarım yamalak konuştu. "İyi_iyiyim."

Gökyüzüne baktım. "Şimdi bana ceza ver, ben hazırım." Ellerimi iki yana açıp gözlerimi kapattım. Bir şey olmasını bekliyordum ama yağmur dışında vücuduma değen bir şey yoktu. Elime, parmaklarımın arasına düşen bir şeyle gözlerimi açtım ve ona baktım; yağmurdan ıslanmış bir güldü. Affedilmiştim. O sırada kulaklarımda bir ses yankılandı. 'Bağışlamak en büyük erdemdir...'

"Teşekkür ederim." Kasaba halkına döndüm. "Bana bakın! Eğer bu korkunç ritüeli sonlandırmak için peşimize düşen olursa, beni bulmadan ben onu bulurum! Bu kez işi babama bırakmam, duydunuz mu! Artık hiçbirimiz, Siyah'ta dahil, buraya adım atmayacak. Siz de cesetleri gömün ve hayatınıza devam edin. Yoksa bu kasabadan eser bırakmam!"

Kabile halkı boyun eğip geri çekildiler. "Ve inanın benim liderliğim sizin o kıytırık liderinize benzemez!"

Demirden aşağı zıplayarak indim ve Siyah'ın yanına koştum. "İyi misin?"

Kafasını sağa sola salladı. "Bunu düzeltebilecek biri var mı?" diye seslendim. 

Yaşlı, elinde baston olan bir adam öne çıktı. Siyah'ın kolunu inceledi. "Tamamen iyileştiremem, izleri kalır ama acısını alabilirim."

"Lütfen yap."

Adam elini yaraya, boydan boya sürdü. Siyah'ın inlemeleri yok oldu. Kolunun tamamında ve boynunun bir kısmında yanık izleri tamamen duruyordu, erimiş bir teni vardı ama artık canı acımıyordu. 

SAPLANTILI AŞIK 2 (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin