giriş

3.2K 204 62
                                    

tw: OKB (obsesif kompulsif bozukluk),

##

Yatağıma girdiğimde saat tam olarak akşam 10'u gösteriyordu. Her şeyimi tam saatli yaptığım için 22:01 bile değildi. Tam 22:00'da yataktaydım.

Şimdiyse çoktan sabaha karşı 5'e gelmekteydi. Düşüncelerle boğuştuğum için uyuyamıyordum, bu doğruydu ama düşündüğüm şey aşık olduğum kişi veya ailem gibi şeyler değildi. Tam dibimdeki komidinin üzerinde duran ışığı nasıl kapatacağımı düşünüyordum. Akşamı sabah etmiştim, kendime bu hayatı zehir ettiğim gibi.

Işıkta uyumak istemiyordum ama kapatamıyordum. Düğmeye basmak kolaydı, normal bir insan olsaydım basar ve yastığa başımı koyup mışıl mışıl uyurdum ama benim için bir ışığı kapatmak bile kocaman bir problemdi. Sağ elimle basıp kapatsam, solla da basmak zorunda hissediyordum ve bu da ışığın geri açılması demekti. Bir ara tutup yere fırlatasım bile gelmişti ama ben ışığı düğmeden kesmek istiyordum. Takmıştım.

Gece yatarken açmıştım su içtikten sonra uyku sersemliğiyle de öylece uyumuştum, sabah dikkat bile etmemiştim ve şimdi kapatmak istiyordum. Aslında basardım ya da salonda uyurdum sorun değildi ama işte sanki o tuşa iki defa basmam ve kapalı olarak burda uyumam gerekiyormuş gibiydi. Bunun bir açıklamasını yapamazdım, herhangi bir mantığı yoktu. Sadece bu gece o ışığa takmıştım ve 2 defa dokunmak istiyordum yoksa sabaha ölebilirdim, belki kulağa abartı gibi geliyor olabilir ama içimdeki ses 2 defa yapmazsam sabaha ölü olursun deyip duruyordu.

Saat 6'yı gösterdiğinde alarmım çaldı, kapattım. Sonra ayaklandım, ışığa 2 defa bastım, yine de yanık olarak kaldı. Hiç uyumamıştım bunun yüzünden, hayatımı cehenneme çevirmemin basit bir örneğiydi bu.

Duş alıp(!) yattığım için hemencecik giyindim. Yatağımı topladım, tek bir kırışıklık bile oluşmadığına emin olduktan hemen sonra kahvaltımı masaya dizdim. Çıkardığım bulaşıklar sadece bir tava ve tahta kaşıktan oluşsa bile bulaşık yıkamam saatlerimi almıştı. Öğlene doğru çok zor olsa da evden çıkmıştım.

Sıradan bir gündü, sıradan ve dümdüz. Ben kendime çoktan alışmıştım, sınıftakiler hatta okuldakiler bile alışmıştı. Yakın arkadaşım yoktu, insanlar benimle tanışmanın 2. haftasında bunaltıcı olduğumu düşünüp ortadan yok olurlardı. Hakkımda fısıldaşırlardı ama onların da alıştığı noktalar vardı, artık beni takmıyorlardı. Mesela ben sınıftan çıkarken sıramı silerdim, ertesi gün ders girişinde silerken çok vakit kaybetmeyim diye. Bugün de öyleydi, yarım paket ıslak mendili oturduğum sıraya harcadıktan sonra ders başladı.

Normaldi, notlarımı aldım ve sadece odaklandım. Odaklanmazsam saçma sapan şeyler düşünürdüm. Mesela elimdeki kalemi neden solla tutuyorum? Eğer 5 defa da sağ elimle tutup yazmazsam okuldan çıkarken başıma kötü bir şey gelecekti. Beynim gerçekten saçma bir işleyişe sahipti ama bunu durduramıyordum. Kalemi diğer elime aldım, biraz da onunla yamukta olsa yazdım.

Başıma bir şey gelmeyeceğinden emin ve büyük bir rahatlık duyarak sınıfımı terk ettim. Bugün az dersim vardı ve bu da insanları rahatsız etmeden kendi evimde vakit(!) geçirebileceğim anlamına geliyordu. Kendimi rahatsız edecektim.

Ama öyle olmadı.

İki elimi şişme montumun cebine sokmuş, koridorda ilerlerken omzum bir bedene çarptı. Normaldi, her şey çok normal, insanlar kirli değil... aklımdan defalarca tekrarladım ama işe yaramadı. Kirliydi.

"Tanrı aşkına!" montumun fermuarını indirip hemen çıkardım, sanki üzerine dünyanın en iğrenç maddesi bulaşmış gibi baş parmağım ve işaret parmağımla tutuyordum montumu. "Ne sikim yapıyorsun?!" dedi çarptığım kişi. Dönüp baktım. Okulun müzik grubunda dansçı olduğunu biliyordum, yanındakiler de arkadaşlarıydı. Hepsi bana büyük bir şokla bakıyordu.

kırmızı şemsiye | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin