"Yoluma çıkmadın ama
ben her durakta senin için indim."
_Her şey olağan bir şekilde devam ediyordu. Kendim harici kimseyi rahatsız etmemeye çalışarak ilerliyordum, en son yaşadığım olay Jongin'leydi ve üzerinden 3 hafta geçmişti. Jongin ve arkadaşlarıyla sık sık bahçede karşılaşıyorduk, bana öldürecekmiş gibi bakmaktan ileri gitmiyordu. Adını henüz öğrenemediğim yabancıysa Jongin'in aksine beni gördükçe gülümsüyordu, ben de ona gülümsüyordum.
Yabancının derdi neydi çözemesem bile çok fazla cana yakın geliyordu. Güzel hissediyordum, birinin bana gülümsemesi bir nimetti benim için.
Yemekhanede evden getirdiğim yemeklerimle oynarken düşündüğüm şeyse buydu. En son birinin bana gülümsediği anı düşündüm. Biri teşekkür ederken gülümserdi mesela, birinin bana en son ne zaman teşekkür ettiğini düşündüm bu sefer. Biri deyince aklıma herhangi bir birey bile gelmiyordu. En son şemsiye olayı olmuştu, onun dışında kimseyle muhatap olmamıştım.
Hayatımın bokluğu omuzlarıma yük gibi binerken dolan gözlerimi fark ettim. Ağlamamak için direnirken, karşımdaki sandalyeye bir el dokundu, başımı kaldırıp yabancı kıza baktım. "Boşsa alabilir miyim?" dedi. Konuşursam ağlayacakmış gibi hissediyordum o yüzden başımla onayladım ve yemeğimle oynamayı bırakıp kapağını kapattım ama benim onayımın hemen ardından kızın elinin yanına başka bir el daha konuldu. "Dolu." dedi tok sesiyle. Kızaran sulu gözlerimi onun gözlerine diktim, gülümsedi bana yine. İçimi sımsıcak etti, bir gülümsemeye bu kadar muhtaç olmam inanılmazdı. Kız anladığını belirterek uzaklaşırken, "Oturabilirim değil mi?" diye sordu, başımla onayladım.
Oturup tepsisini karşıma koyarken yine gülümsüyordu. Gözlerim ilk günden fark ettiğim gamzesine kaydı, dokunmak istedim. Sikeyim, bu büyük bir sorundu işte. Beynim yine farklı işlevine dönmüştü, dokunmam lazımdı gamzesine yoksa başıma kötü bir şey gelecekmiş gibi hissetmeye başlamıştım. Bunu karşımdakine nasıl açıklardım, ona bunu nasıl dile getirirdim? Yutkundum, midem bulandı, ellerimi yumruk yaptım. Kesinlikle dokunmazsam ölecektim ve bu mecazi değildi. Aklımı sikeyim dedim o an. Bana gülümseyen tek kişiyi de şimdi kaybedecektim, korkup kaçacaktı.
Ben ne bok yiyeceğimi tartarken "Neden kapattın yemeğini?" dedi. Saklama kabımdaydı gözleri, "Aç değilim." dedim. Yemeğimin kapağını geri açtım "Yemek istersen yiyebilirsin."
"Hayır lütfen benimle birlikte ye, ben seninle yemek için gelmiştim buraya..." ilerde oturan arkadaş grubunu işaret etti gözleriyle "Arkadaşlarımı bile ektim bunun için." gülümsedim, o konuştuğu için iştahım saniyesinde tekrar yerine gelmişti. Ama gözlerim hala yanağındaydı, gamzesine dokunmazsam kendimi sıkıntıdan sıkıntıya sürükleyecektim. Dokunursam da korkar giderdi.
"Yüzümde bir şey mi var?" dedi elini yanağına koyarak. Başımı hızla sağa sola salladım. "Yok, bir şey yok." dedim çubuklarımı elime alırken. Adeta fısıldıyordum çünkü utanmıştım, onunsa umrunda değildi, utanmamdan zevk alıyormuş gibi kıkırdadı. Salatamı ağzıma götürdüm, beynimi bir taşla ezesim geliyordu o an. "Adını söylemedin." dedim konuyu yanağına bakmamdan çekerken. "Söylemedim mi? Çok kabayım, üzgünüm. Adım Chanyeol, Park Chanyeol."
"Chanyeol." diye fısıldadım ezberlemek adına. O sıra gözleri parladı, yemin ederim ki parladı ama ben inanmadım, birinin gözleri bana parlamazdı. Görmek istediğimi gördüğümü düşündüm. Delirdiğimi düşünüyordum. "Benim adımı biliyorsun zaten?" dedim, başıyla onayladı. "Nerden biliyorsun peki?" Ağzını açtı ama hemen geri kapattı. Söylemek istemediğini anladım. Büyük ihtimalle hakkımdaki dedikodulardan öğrenmişti, deliydim sonuçta herkes için. Adımı bilmesi büyük bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırmızı şemsiye | chanbaek
Fanfic"Sana dokunduğumda ellerimi saatlerce yıkadığımı göreceksin, benimle bir kafeye oturamayacaksın, dışarda yemek yiyemeyeceksin, obsesyonlarım olduğunda saçma sapan hareketlerim olacak. Ben her şeyiyle kabul edilebilecek bir adam değilim." 15.03.22