"Bu gece senin için ağlıyorum sevgilim. Senden uzak olduğum için, sana dokunamadığım için, seni öpemediğim için. Başka insanların yanında yürüyebilmesi, sana dokunabilmesi çok canımı yakıyor."
_Ömrümün geri kalanında sadece Chanyeol'ün gözlerine bakmak istiyordum. Gerçekten kalbimi sevgiden patlatacaktı bu çocuk.
Oturduğu sıranın üzerinden ayakta dikilen beni inceliyordu. Birçok şey söyleyecek gibi görünüyordu. Benim de söyleyecek birçok şeyim vardı, o da benim ifadelerimden bunu anlayabiliyor muydu acaba? İçini rahatça okuyabildiğim bu adamın da beni okuyabilmesi heycan vericiydi.
"Jongdae'yi mi soracaksın?" dedim. Konuşmaya niyeti yok gibiydi. Gerginliğini almak için ilk konuşan olmayı seçmiştim.
Başını yavaşça olumsuz anlamda salladı "Onu sonra sormak istiyorum. Merak ettiğim, sormak istediğim başka şeyler var." derin bir nefes verdikten hemen sonra "Aslında sana sormak istediğim binlerce şey var." diye ekledi.
"Bir yerden başlamalısın o zaman."
Chanyeol oturduğu masadan kalktı. Bana yaklaşmadı ama gözleri sanki tam dibimdeymiş gibi yoğun yoğun bakıyordu gözlerime. "Beni sevemez misin?" deyiverdi. Sesindeki yalvarma canımdan can götürürken bana böyle bir şey sorması içler acısıydı. Zaten onu seviyordum, çok fazla seviyordum. "Baekhyun... lütfen.. beni sev. Başkasıyla seni düşünmek beni delirtiyor."
Ne demem gerekiyordu bilmiyordum. Daha önce onu sevdiğimi söylemiştim ama şimdi söylesem inanmayacakmış, kelimelerim boşa gidecekmiş gibi hissediyordum. Chanyeol kendini onu sevmediğime inandırıp gelmişti.
"Ben anlamıyorum... gerçekten.." eliyle yüzünü sıvazlayıp kendi etrafında döndü. "Benim ne eksiğim var Minseok'dan ya da adı her neyse..." gözleri dolu dolu konuşuyordu. Onu böyle dinlemek işkenceydi resmen. Cümlelerini derin nefes almak için kesip duruyordu. "Ondan ne eksiğim var bilmiyorum. Bunu düşünüyorum, günlerdir düşündüğüm tek şey bu. Senin kalbine girmek için ne yaptığını bilmek istiyorum."
"Chanyeol-" dedim. Minseok'la aramızda bir şey olmayacağını söyleyecektim ama sözümü kesti: "Kalbinde yer edinmem lazım. Yaşama amacım buymuş gibi hissediyorum Baekhyun. Hayata geliş amacım seni sevmekmiş gibi hissediyorum."
"Chanyeol, bak sadece kafanda-" asla konuşmama izin vermiyordu. Gözleri dolu doluydu ve nefes almakta zorlanıyor gibiydi. "O gün seni bahçede görmek için heycanla beklerken, o çocuğa sevdiğini söyleyişini gördüm ve dünyam başıma yıkıldı. O an evren üzerindeki tüm acıları birisi gelip bana enjekte edip kaçtı. Çünkü benden hoşlandığını söyledin, lanet olsun! Benden hoşlandığını söyledin, elimi bile tuttun ve ben sandım ki ilerde seversin bile beni."
Hiçbir şekilde nefes almıyordu. Sadece konuşmaya programlanmış bir robot gibiydi. İçinde tuttuğu şeyleri tek nefeste söylemeye yemin etmişti. Sanki birisi bizi birazdan kaçıracakmış gibi hızlı hızlı konuşuyordu. Bu bana kriz anlarımı hatırlatırken acaba biraz daha konuşsa atak geçirir mi diye düşündüm. Korku kapladı içimi. "Chanyeol sakin ol, bak beni dinle."
"Tamam beni sevme Baekhyun ama o çocuğu da sevme. Sana sik gibi davrandığını gördüm. Sana bağrıyordu! Onu orda öldüresim geldi. Beni sevme ama onu da sevme çünkü ondan daha düşük seviyede hissediyorum kendimi. Sana bağıran birinden daha düşük olamam."
"Bak Minseok-"
"Beni sev istiyorum ama bu senin elinde değil. Günlerce bunu düşündüm sana hak veriyorum, beni sevmek zorunda değilsin. Yine de beni neden sevmediğini bilmiyorum, bunu düşünmeden duramıyorum. Beni sevmeni istiyorum, lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırmızı şemsiye | chanbaek
Fanfiction"Sana dokunduğumda ellerimi saatlerce yıkadığımı göreceksin, benimle bir kafeye oturamayacaksın, dışarda yemek yiyemeyeceksin, obsesyonlarım olduğunda saçma sapan hareketlerim olacak. Ben her şeyiyle kabul edilebilecek bir adam değilim." 15.03.22